Ve oldukça uzun süre önce ilk başarılı bilgisayar virüsünü yazdığımda başladı. | TED | وبدأ منذ فترة وجيزة عندما كتب أحدهم أحد أنجح فيروسات الحاسب الاَلي |
Kâğıt hakkında epey konuştum ama çöken bilgisayar sistemlerinden de bahsetmek istiyorum. | TED | تحدثت كثيراً عن الورق، ولكننا أيضًا استطعنا إصلاح نُظم الحاسب التي تعطلت. |
bilgisayar sisteminde 6 ile 60 karıştırıldığı bir sorun mu var? | Open Subtitles | هناك مشكلة في أنظمة الحاسب حيث يختلط الرقم 6 مع 60 |
Ayrıca o sıralarda, evlere de, insanlar bu bilgisayarı alıyordu. | TED | وفي تلك الأثناء، في المنزل كان هذا الحاسب الذي يشترونه |
Daha sonra, bilgisayara havanın kabine nereden geldiğini ve çıktığını söyledim, içine de bir çok fizik attım. ve oturup bilgisayarın simülasyonu hesaplamasını bekledim. | TED | ثم أخبر الحاسب أين يدخل ويخرج الهواء عن طريق حسابات فيزيائية واجلس منتظرا الحاسب ليقوم بحساباته |
Tekrar eden bir sıra var. bilgisayarda tekrar çalıştır, ama çok hızlı. | Open Subtitles | هناك نمط تكرارى لهذه النبضات شغلها على الحاسب مرة أخرى بسرعه أكبر |
Bunu çevrimiçi laboravatuvar kullanarak ve bilgisayarın gücü kullanarak çevrimiçi laboratuvarlar yaparak yapabiliriz. | TED | استطعنا فعل ذلك من خلال مختبرات الانترنت واستغلال قوى الحاسب لبناء تلك المختبرات على الإنترنت. |
İlki, bilgisayar laboratuvarlarında bir dizi yenileştirme idi. | TED | أولها هو سلسلة من التجديدات لمعامل الحاسب الآلي |
İşte böyle, bilgisayar kullanan bir şempanze. | TED | لذلك نحن هنا، شمبانزي يستخدم الحاسب الآلي. |
Avidanslar bunları kusursuzca kopyalayan ve karmaşıklığı artan bu bilgisayar dünyasının sakinleridir. | TED | ال"افيدانس" هم سُكان عالم الحاسب الاَلي حيث يتكاثرون بسعادة ويكبرون في التعقيد |
Bu kişi bilgisayar kullanarak çeviri yaptığı için özür dilerek başlıyor. | TED | بدا الشخص بالإعتذار لحقيقة كون الترجمة تمت بإستخدام الحاسب الاَلي |
Pekala, düşünüyorum da bilgisayar arayüzlerinin mağara çizimleri döneminde gibiyiz. | TED | أذن, أعتقد بأننا الآن في عهد الرسم في الكهوف فيما يخص واجهات الحاسب |
Bir bilgisayar dükkanı açtı sonra da güzellik uzmanı olmak için eğitim aldı ve başka bir kurdu. | TED | فتحت متجر لاجهزة الحاسب الاّلي وثم درست لتعمل في التجميل وفتحت نشاطاً اّخر |
Bu üzerinde çalıştığımız ham bilgisayar verisi. | TED | هذه بينات الحاسب الخام التي نتعامل معها. |
bilgisayar bilimlerinde hakim bir düşünce tarzı haline geldi | TED | أصبحت مدرسة الفكر المسيطرة في علوم الحاسب. |
İnanamıyorum, bu kadar eski bir bilgisayarı dünyada kullanan yoktur. | Open Subtitles | لا اصدق.. بأنهُ يوجد على الأرض من لايعرف إستخدام الحاسب |
Sadece benim eleman bilgisayarı getiremedi diye kendimi kötü hissediyorum. | Open Subtitles | انا فقط اشعر بالسوء ان رجلي لم يستطيع الحصول الحاسب |
bilgisayara tek bir doğru cevabı olmayan, öznel, açık uçlu ve değer yüklü sorular soruyoruz. | TED | نحن نسأل الحاسب أسئلة ليس له إجابات صحيحة منفردة والتي تكون غير موضوعية مفتوحة وذات قيمة. |
Dr. Friesen, ben Binbaşı Carter. Merkez bilgisayarda yardımınıza ihtiyaç duyabiliriz. | Open Subtitles | دكتور فريزين هنا الرائد كارتر نحتاج مساعدتك هنا في قلب الحاسب |
Sağ tarafta, bilgisayarın tahminini görüyorsunuz ve sol tarafta, sunulan klibi. | TED | على الجانب الأيمن, تشاهد تحليل الحاسب الألي, وعلى الجانب الأيسر, المقطع الحقيقي. |
Ayrıca bir çoğunuz bilmeyebilir ama bunun hesaplama kabiliyeti bir masaüstü bilgisayardan çok farklı değil. | TED | أيضا ، الأمر الذي قد لا تعرفه، هو أن قدرة الحاسب لهذه المهمة لا تختلف كثيرا عن قدرة الحاسب على كمبيوتر مكتبك الخاص. |
Burada herkes herkesin bilgisayarını kullanır. | Open Subtitles | من الحاسب المنزلي كل شخص يستخدم كل الحاسبات هنا |
bilgisayarla, ağla ve sizin aranızda bir işbirliğine ihtiyacımız var. | TED | نحتاج إلى تعاون بينك وبين شبكة الحاسب والحاسب |
Bilgisayarım bir süre daha çeviriyle uğraşacak. | Open Subtitles | أتعلم ، الحاسب الخاص بي سيعطي وصْفاً تصويريّاً لمدّة طويلة |
Licklider, anlayış ve karar verme yolunu hazırlayacak tüm rutin işlerin bilgisayarlar tarafından yapıldığını öngördü. | TED | تنبأ ليكليدر بأن أجهزة الحاسب تستطيع عمل جميع الأعمال الروتينية المطلوبة لإعداد الطريق للأفكار وصناعة القرارات. |
Masaüstü bilgisayarına yeni bir yaklaşım gibi. | TED | أنها مقاربة جديدة نوعا ما لسطح مكتب الحاسب |
Eğer IT'deki elemana park yeri ayarlanması panoyu yerine getirecekse size engel çıkartmam. | Open Subtitles | إذا كانت موقف لسيدة الحاسب الآلي سيعيد لوحة الإعلانات لمكانها فلن أقف بطريق ذلك |
Ve Gordo orada oturmuş pantolonunu sıyırmış elinde "PC World" dergisi, çocuğu tokatlıyor. | Open Subtitles | وجوردو هناك وملابسه الداخليه على ركبتيه مجلة عالم الحاسب في يديه ويلوح بها |
Biri Ulusal Yarışma kupanızı çalmış ve yerine Laptop bırakmış. | Open Subtitles | شخص ما أخذ كأسكم للبطولة الوطنية وترك الحاسب المحمول بمحلّه |