Kötü bir dava zaten. Ama konu bu değil. | Open Subtitles | تلك الحالةِ تَنْتنُ على أية حال، لَكنَّه لَيسَ النقطةَ. |
Ajan Smoot un dediğine göre, siz olmadan bu dava çözülemezmiş. | Open Subtitles | آي . يَقُولُ الوكيلُ سموت ليس هناك طريق هو يُمكنُ أَنْ يَأخُذَ كسّرتْ هذه الحالةِ بدونك. |
Bu durumda uzay haritanız böyle görünürdü. | TED | حسناّ، في تلكَ الحالةِ ستبدو الخريطةُ هكذا |
Bu akşam buraya, davayı düşünmemen için geldik. | Open Subtitles | جِئنَا هنا أَنْ يُصبحَ رأيك مِنْ الحالةِ. |
Sanırım bu durum birilerinin yararsız ve aptalca... bir şeyler yapmasını gerektiriyor. | Open Subtitles | أعتقد هذه الحالةِ تَتطلّبُ بالتأكيد بادرة عقيمة وغبية جداً يمكن عملها ببعض الأشخاص |
davada beni rahatsız eden bir şey var, tam olarak bilemiyorum, ama o berber dükkanına tekrar dönmek isterdim. | Open Subtitles | هناك شيء يُزعجُني بشأن هذه الحالةِ. أنا لا أَستطيعُ وَضْع إصبعُي عليه، لَكنِّي أَحبُّ العَودة إلى ذلك دكانِ الحلاق. |
Hazır siz buradayken sizi de davaya dâhil edebilir miyim? | Open Subtitles | الآن، هَلْ لي أَنْ تَمْلأْك في على الحالةِ في المتناول؟ |
Bu vak'a niye bu kadar ilginizi çekti? | Open Subtitles | الذي تَهتمُّ لذا في الحالةِ الأصليةِ؟ |
Bu yüzden belki de bu durumu avantaj olarak görmeli ve... | Open Subtitles | لذا لَرُبَّمَا نحن يَجِبُ أَنْ نَأْخذَ فائدةَ هذه الحالةِ وتَستكشفُ حقاً... |
Bu dava hakkında her şeyi öğrenmek için iki saatin var. | Open Subtitles | عِنْدَكَ ساعتان للتَعَلّم كُلّ شيء الذي أنت يُمْكِنُ أَنْ حول هذه الحالةِ. |
Melissa, bu dava için 6 aydır birlikte çalışıyoruz. | Open Subtitles | ميليسا، نحن نَبْني هذه الحالةِ سوية لستّة شهورِ. ماذا يجري؟ |
Her ne kadar bu dava umduğumuz gibi son bulmasa da, verdiğiniz hizmetlerden dolayı teşekkür ederiz. | Open Subtitles | وبالرغم من أنَّ هذه الحالةِ لَمْ تنتهي بالضبط بالطريقة التي تأملناها أنا شاكرة لخدماتكَ. |
Jim, kadın bana öyle şeyler söyledi ki... bu dava hakkında bunları bilmesi imkansız. | Open Subtitles | جيِم، أخبرتْني أشياءَ بأنّها لا تَستطيعُ أَنْ تَعْرفَ من المحتمل حول هذه الحالةِ. |
- Neye? Aslında bu dava dikkatimi çekmeye başlıyor. | Open Subtitles | أَبْدأُ في الحقيقة للإِهْتِمام بهذه الحالةِ. |
Bu durumda, kurallara katlanmak zorundasın. | Open Subtitles | في تلك الحالةِ يَجِبُ أَنْ تَلتزمَي بهذه القواعدِ |
Böyle bir durumda... sanırım hepimiz gitmeliyiz. | Open Subtitles | في هذه الحالةِ أعتقد إنه يَجِبُ أَنْ نغادر كُلّنا |
Bu durumda hiç bir kanıt yoktur suça katılımı daha önce bahsedilen olaylarda ve dolayısıyla onun bilinçli ve gönüllü olduğuna dair her hangi kanıt yoktur adli olaylarda katkısı... | Open Subtitles | في هذه الحالةِ ليس هناك دليل لإشتراكِ المُتَّهمينِ في الأحداثِ المَذْكُورةِ سابقاً، |
Bu davayı kazanmak zorundayız. Hiçbir şey için değilse bile, iç huzuru için. | Open Subtitles | نحن يَجِبُ أَنْ نَرْبحُ هذه الحالةِ لراحةِ البال، على الأقل. |
Bunu kanıtlarsam bu davayı kazanırım. | Open Subtitles | الآن، تَعْرفُ، إذا أنا يُمْكِنُ أَنْ أثبتْه، هذه الحالةِ لي. |
Zar fotoğraflarımın üstüne durum belirleyicilerini koymayı unutmuşum. | Open Subtitles | نَسيتُ وَضْع معرّفونِ الحالةِ على صورِ نردِي. |
Ama kabul etmelisin ki bu davada her şey var. | Open Subtitles | لَكنَّك يَجِبُ أَنْ تَعترفَ هذه الحالةِ لَها هي كُلّ: |
Ve bir gün sonra da davaya olan tek bağlantımız gaz odasında kendine bir sandalye çekecek. | Open Subtitles | بَعْدَ يوم، إتّصالنا الوحيد إلى الحالةِ سَيَسْحبُ a كرسي في غرفةِ الغاز. |
Bu vak'ada ise kan yerleştirme teorisi geçerli tek açıklama gibi duruyor. | Open Subtitles | ورغم ذلك، في هذه الحالةِ الجديدةِ، بَعْض الواسعِ مؤامرة نباتِ دمِّ التفسير الفعّال الوحيد. التركيب بإِنَّهُ يَجِبُ أَنْ يَكُونَ الدمّ الذي نحن نَتحدّثُ عنهم، |
Bu yeni durumu bir şekilde ayarlamamız gerektiğini biliyordum. | Open Subtitles | عَرفتُ بأنّنا يَجِبُ أَنْ افْهمَ هذه الحالةِ الجديدةِ في وقتٍ ما. |