Bağladığın şu rıhtım anlaşmasını konuşacak vaktin var mı? | Open Subtitles | هل لديك الوقت للنظر في صفقة الرصيف البحري التي رتبتها؟ |
rıhtım onlara ait. | Open Subtitles | إذ أنهم يمتلكون الرصيف البحري. |
rıhtımı size verince de listeye gireceğim. | Open Subtitles | وعلي تقديم الرصيف البحري كمقابل. |
Rıhtımla en iyi adamlarım ilgileniyor. | Open Subtitles | أفضل رجالي يرتبون صفقة الرصيف البحري. |
İskelede tutukluyu yerleştirmek için bir yer bulacağım. | Open Subtitles | سأجد مكاناً في الرصيف البحري لحجز السجين. فكرة سديدة. |
Aslında otobüsten indiğimde iskeleye gitmeli ve atlamalıyım. | Open Subtitles | في الواقع عندما سأنزل من الحافلة سأمشي نحو الرصيف البحري و اقفز |
İskelenin yakınında Abby'nin sevdiği bir seyyar lokanta var. | Open Subtitles | هناك حافلة طعام تحبها "آبي" بالقرب من الرصيف البحري. |
rıhtım anlaşması ve Raj Patel. | Open Subtitles | صفقة الرصيف البحري و"راج باتل". |
rıhtım güvende. | Open Subtitles | أصبح الرصيف البحري مؤمناً. |
Rıhtımla ilgili anlaşmayı Joy yaptı. | Open Subtitles | أتمت "جوي" صفقة الرصيف البحري. |
O gece Coney Adasında, iskelede, takılacaktık. Ama o gelmedi. Telefonlarıma cevap vermedi. | Open Subtitles | كان مفترض أن نترافق في " كوني أيلاند " على الرصيف البحري تلك الليلة لكنها لم تأتي ولم تجيب على إتصالاتي |
Çünkü dedektifin tekine Sully'nin vurulduğu gece iskelede olduğunu söylemiş. | Open Subtitles | لأنه كان يتحدث إلى المحقق قال إنه كان موجوداً على الرصيف البحري ليلة مقتل (سولي) |
Sully vurulduğunda nasıl iskelede olduğumu dinlemek istemiyorsun yani? | Open Subtitles | لا تودين أن تعرفي كيف كنت على الرصيف البحري عندما قتل (سولي)؟ |
Sonra limuzini iskeleye doğru sürdünüz. | Open Subtitles | ثم أخذت الـ ليمو إلى الرصيف البحري جميعنا ؟ |
- Uzun sahil. - İskelenin altında. Yerel yetkililere haber verin. | Open Subtitles | (على الرصيف البحري لـ(لونج بيتش |