Eğer Tanrı çiçek gibi kokmamızı isteseydi bize taç yaprakları verirdi. | Open Subtitles | حسناً، إذا أراد الرب أن تكون رائحتنا مثل الزهورِ لأعطانا بتلات |
- Çiçekle gelsen iyi olur. - çiçek mi? | Open Subtitles | من الأفضل أن تجلب معك بعض الزهورِ الزهور؟ |
Gösterişe sırt çevirip tevazu süsüyle nurlanan vahşi çiçekler gibisiniz ama Süleyman peygamber bile tüm ihtişamı içinde sizin görkeminize yaklaşamaz. | Open Subtitles | أنتم كتلك الزهورِ البرّية لا فائدة منها ولكن أقول لكم يا أحبائي مُلْك سليمان بعظمته لا يقارن بما ينتظركم |
Bahçedeki çiçekler çok güzel. | Open Subtitles | يوجد بَعْض الزهورِ الرائعة في الحديقة، ديليلا |
Öyleyse şu çiçekleri asalım ve ceketini de suya koyalım. | Open Subtitles | حَسناً، دعنا نُعلّقُ هذه الزهورِ ويَحْصلُ على تلك السترةِ في بَعْض الماءِ. |
Küçük kardeşim konsere gitti ve bu çiçekleri getirecek kimse kalmamıştı. | Open Subtitles | أختي الصَغيرة ذَهبتْ إلى الحفلة الموسيقيةِ لذا ما كان هناك واحد لتَسليم الزهورِ |
Ayrıca, sana verdiğim çiçeklerden ithal etmeyi düşünüyorum. | Open Subtitles | أُفكّرُ بإسْتيراد .تلك الزهورِ التي أعطيتُك أيضاً |
Virginia`da ki bir arkadaşıma çiçek ve mesaj yollamak istiyorum. | Open Subtitles | هَل أستَطِيِعُ مُسَاعَدَتُكُ؟ أنا أوَدُّ أَنْ أُرسلَ بَعْض الزهورِ ومُلاحظة إلى صديق في فرجينيا. |
Ama en azından birçok çiçek alırsın. | Open Subtitles | لكن على الأقل أنت سَتَحْصلُ على أرسلتَ الكثير مِنْ الزهورِ. |
Ona sevdiği albümleri ve çiçek al. | Open Subtitles | إذهبْ صفقةً إحدى أقراصها المدمجةِ تلك هي تَحْبُّ، وبَعْض الزهورِ. |
Anneme çiçek almak istiyorum. | Open Subtitles | أَحْبُّ أَنْ أَشتري بَعْض الزهورِ لأمِّي |
Gündüz vardiyasındaki bir adamdan çiçek aldım. | Open Subtitles | أنا فقط حَصلتُ على الزهورِ مِنْ واحد رجالِ نوبةَ النهار. |
Sana çiçek getirmek istedim, ama neyi sevdiğini bilemedim. | Open Subtitles | لقد أردتُ إحضارَ بعض الزهورِ لك ولكنّني لم أعلم أيُ نوعٍ تحبين |
Öyle aşağılık müşterilere bu kadar güzel çiçekler! | Open Subtitles | مثل هذه الزهورِ لأولئك الزبائنِ المُتسكّعِون |
Herhalde bu çiçekler nerden çıktı merak etmişsindir. | Open Subtitles | أنت تَتسائلُ من المحتمل الذي أَعْملُ بهذه الزهورِ. |
Kenarlarda küçük beyaz çiçekler açardı. | Open Subtitles | كان هناك كُلّ هذه الزهورِ البيضاءِ الصَغيرةِ نابته حول الحافاتِ. |
Arılardan söz açılmışken, gönderdiğin çiçekler çok güzeldi. | Open Subtitles | كَلام عن النحلِ، تلك الزهورِ أرسلتَني، هم كَانوا جميلون جداً. |
Şampuan ve kokulu şeyler ve potpuri ve tüm bu çiçekler arasında, erkeksi özümü kaybediyorum! | Open Subtitles | الشامبو والأنسجة الكريهة الرائحة والأوراق العطرية وكل هذه الزهورِ ، أعني |
Küçük şeylerin çiçekleri koklamak gibi ya da güneşin batışını izlemek, ya da sahil boyunca yürümek gibi. | Open Subtitles | إنها فقط الأشياء الصغيرة مثل شم الزهورِ أو مشاهدة الغروب أو فقط المشي على طول الشاطئ |
Bu çiçekleri kabul edin ve lütfen beni affedin. | Open Subtitles | إقبلْ هذه الزهورِ ورجاءً إغفرْ لي |
Savunma Bakanı Maddox size bu çiçekleri gönderdi. | Open Subtitles | - لا شيء. هذه الزهورِ جاءتْ من أجلك مِنْ سكرتير وزير الدفاع. |