Geçtiğimiz dokuz ay içinde, bana en çok sorulan soru "neden" oldu. | TED | خلال الشهور التسعة الماضية كان السؤال الذي يطرح علي بشدة هو لماذا. |
Bu olağandışı karardan ötürü herkesin sorduğu soru şu: yargıç bunu neden yaptı? | Open Subtitles | ان السؤال الذي يسأله كل شخص بسبب هذا الترتيب غير العادي هو : |
Belki de kendinize sormanız gereken soru: "Brian Shepard ne saklıyor acaba? | Open Subtitles | لعل السؤال الذي يجب ان تسأله هو ما الذي يخفيه برايان شيبرد؟ |
Timothy'yi getirmeden önce ona da sana sorduğum soruyu sordum. | Open Subtitles | عندما كنت احضر تيموثي سألته نفس السؤال الذي سألتك اياه |
Bu hayat tanımlayan soruyu işte o an kendime sordum: Eğer hayatım bir kitap olsaydı ve yazarı ben olsaydım, hikayemin nasıl devam etmesini isterdim? | TED | فى تلك اللحظة طرحت على نفسي السؤال الذي حدد مجرى حياتي لو كانت حياتى كتاب وكنت أنا الكاتبة فكيف أريد لقصتي أن تكتمل؟ |
Ona, daha sonra diğer baba adaylarınada soracağım bir soru sordum ve sonunda bu hikayeyi bir kitaba yazma cesaretini buldum kendimde. | TED | ومن ثم سئلت السؤال الذي كنت انهي به طلبي دوما والذي شجعني لكي اكتب هذه القصة في كتاب |
yabancı dillerdekini edemeyiz. Akla şu soru gelir: | TED | ولا يمكننا تمييز الأصوات المستخرجة من لغات أجنبية. لذا يظهر السؤال الذي يفرض نفسه, |
Br güvenlik alanına bakıp da soracağınız soru bizi daha güvende yapıp yapmayacağı değil, bir değiş tokuşa değip değmeyeceği olur. | TED | و السؤال الذي يطرح عند النظر إلى أمن أي شيء هو ليس هل بإمكانه أن يجعلنا بأمان أكبر، لكن هل هو يستحق المقايضة. |
Yani beni araştırmaya sevk eden soru şuydu, eğer 100,000 kişiyle bir adamı Ay'a gönderebiliyorsak, 100 milyon kişiyle ne yapabiliriz? | TED | اذاً السؤال الذي يحفز بحثي هو, اذا كنا نستطيع وضع انسان على القمر بواسطة 100,000 ماذا يمكننا أن نعمل بواسطة 100 مليون |
Kimse bilmiyor. Geriye şu soru kalıyor: Müzik durduğu zaman ne olur? | TED | السؤال الذي يبقى هو ماذا يحدث عندما تتوقف الموسيقى؟ |
Fakat soru şu ki, bu bizim için iyi mi? | TED | ولكن السؤال الذي يُطرح، هل هو في صالحنا؟ |
Ama benim kafamı karıştıran soru gerçekliğin karşısında iyimserliğimizi nasıl koruyabilir idi. | TED | لكن السؤال الذي جعلني فعلا في حيرة من أمري، هو كيف نبقي على التفاؤل في مواجهة الواقع؟ |
Ve böylece, bunun her birinizin vücudundaki muazzamlığını düşünecek olursanız, daha önce ortaya attığım soru daha da ilginç bir hal alır. | TED | إذًا السؤال الذي سألته سابقاً يصبح مثيراَ أكثر إذا تأملنا ضخامة العدد في كل واحد من أجسامنا. |
Konum, aile içi şiddetin sırları ve ilgileneceğim soru, herkesin sürekli sorduğu tek soru: [Kadın] Niye kalıyor? | TED | موضوعي هو أسرار العنف الأسري، والسؤال الذي سأعالجه هو السؤال الذي يسأله الجميع دائماً: لماذا تبقى؟ |
soru şu: hiçbir çözüm var mı? | TED | و السؤال الذي يطرح نفسة هو, هل هناك حل؟ |
Milyonlarca lira değerindeki soru bu, değil mi? | TED | هذا هو السؤال الذي يساوي مليون دولار ، صحيح؟ |
Bu soru Google'ın Taciz Karşıtı ekibi, Wikipedia ve New York Times gibi gazetelerle işbirliği yapmamızı sağladı. | TED | كان هذا هو السؤال الذي دفع شراكتنا بالتعاون مع فريق جوجل لمواجهة الإساءة، وويكيبيديا والصحف مثل نيويورك تايمز. |
Bazen bizi cevaba götüren sorduğumuz sorulardır, bir sonraki kişi bu soruyu cevaplamamıza yardım edebilir. | TED | بعض الاحيان السؤال الذي سالت يساعد علي الوصول للاجابه الشخص التالي الذي يمكن ان يساعدك لتجاوب هذا. |
Peki, aynı soruyu daha önce size sordum, fakat bu sefer gözlerinizi kapatmak zorunda değilsiniz. | TED | سأكرر السؤال الذي طرحته سابقًا لا تغمضوا أعينكم هذه المرة |
Daha derin bir şey. Ben, bunu anlamaya çalışırken kendi araştırmalarımda işime yaradığını gördüğüm, soruyu çevreleyen yeni bir yol keşfettim. | TED | تعريف أعمق ، و لقد عانيت لأفهم هذا الأمر، و لقد توصلت لتحديد السؤال الذي يساعدني في تحرياتي |
2.000 mil önce sorduğum sorunun cevabını vermiş oluyorsun o zaman. | Open Subtitles | إذاً أجبتِ على السؤال بشكل أفضل من السؤال الذي سألتكِ إيـاه من 2,000 ميل |