Fakat küçük şirin kızın Doğru şeyi yapmaya çalıştığına inandı. | Open Subtitles | لكن سيصدق قصتها بشأن الفتاة اللطيفة التي تقوم بالتصرف السليم |
Beni tekrar Doğru yola sokmak için ne kadar da uğraşmıştın. | Open Subtitles | أتذكر كم من الوقت قضيت محاولاً أن تعيدني للطريق السليم ؟ |
Viyana'nın dışından edilen bir telefon Al-Saleem'in sesine çok benziyordu. | Open Subtitles | صوت واحد على الخصوص من (فيينا)، يبدو مثل صوت (السليم). |
Burası canlı hedef. Al-Saleem hücresinin bilinen eylem merkezi. | Open Subtitles | هذا هدف حيّ، قاعدة عمليّات معروفة لخليّة (السليم). |
-O yüzden mi, bilimsel bir teşhis olmadan sağlıklı yumurtalığı aldınız? | Open Subtitles | هل هذا السبب قمت بإزالة المبيض السليم دون أي تشخيص العلمي؟ |
Kendi bilinçsizliğin ... tüm bilgi ve başardıklarını uygun icra etmeye--- en büyük engellemedir ve unutmana da sebep olacaktır. | Open Subtitles | الوعى بالنفس هو أكبر عائق أمام التنفيذ السليم لكل المعرفة والمهارات التى إكتسبتها قدر لها أن تذهب فى طى النسيان |
Doğru ve düzgün olduğuma dair bir emare olarak, sana küçük sırrımdan bahsedeceğim ve böylece tekrar yola girmiş olacağım, değil mi? | Open Subtitles | لِذا كإشارةٍ أني في الطريق السليم سأُخبركَ بسرِّي الصغير و عِندها |
Sol beyin ile çalışırsanız, sağduyu ve mantık ile uğraşmanız gerekir. | TED | اذا اعتمدت النصف الايسرمن المخ, يجب ان تهتم بالمنطق والتفكير السليم. |
Beth o o formları imzaladığı sırada Doğru kararlar veremiyordu. | Open Subtitles | بيث لم تكن في عقلها السليم عندما وقعت هذه الإستمارات |
Bebeklerimin Doğru yolda olduğunu öğrendim çünkü anaokulu güzel çocuklar yetiştiriyor. | Open Subtitles | علمتُ أن فتاتاي على الدرب السليم لأن روضتهم تُخرج أطفال لطيفين |
Hayatta Doğru şeyi yaparsanız evren size bir ödül verir. | Open Subtitles | في الحياة، لو فعلت الأمر السليم فالكون له طريقة لمكافئتك |
Al-Saleem'in bulmak için bizim kadar hevesli Ürdün istihbaratıyla çalışacaksın. | Open Subtitles | ستعمل كضابط إرتباط مع المخابرات الأردنيّة، والتي تسعى بشدّة خلف (السليم) مثلنا. |
Bir avantajımız vardı. O ev bizi Al-Saleem'e götürebilirdi. | Open Subtitles | كان لدينا الامتياز الذي كان يقودنا إلى (السليم). |
Al-Saleem böyle bir rekabete nasıl tepki verir? | Open Subtitles | أعني، كيف سيستجيب (السليم) لمثل هذا التحدي لمركزه؟ |
Ve bir kez gördüğümüzde belki de beyin cerrahlarını yalnız tümörü almalarını ve sağlıklı kısmı bırakmaları için yönlendirebiliriz. | TED | و عند رؤيتنا لذلك، ربما كان بإمكاننا توجيه جراحي سرطان الدماغ نحو استئصال الورم فقط و ترك الدماغ السليم و شأنه. |
En önemlisi bu süreçte beynin sağlıklı kısmınında çoğunu almamış olmamız. | TED | الأمر الأكثر أهمية هو أننا لم نضطر لاستئصال كميات كبيرة من الدماغ السليم خلال العملية. |
Ya bir ülkeye Doğru araçlar ve yöntemlerle giderek, hastalıkla sağlıklı bir şekilde savaşırsınız, ve hatta bölgesel imha sonucu bile elde edebilirsiniz. | TED | فإما أن تذهب إلى دولة ومعك الأدوات الصحيحة والأسلوب السليم وتفعّله بقوة مما يجعلك تستأصله محلياً |
uygun bir rapor vermeden önce ön analizleri tamamlamak için zamana ihtiyacım var. | Open Subtitles | أنا بحاجة الى وقت للانتهاء من تحليلى الأولية قبل أن اقدم التقارير السليم |
Tek yapmanız gereken, herhangi bir paranormal, okkült, doğaüstü yeteneğinizi uygun gözlem şartları çerçevesinde ispat etmek. | TED | كل ما عليك القيام به هو إثبات أي شيء غامض خارق، او حدث خارق أو من أي نوع تحت ظروف الرصد السليم. |
Profesör Higgins, Eliza'yı eğitirdi. "Doolittle, düzgün konuşacaksın!" | Open Subtitles | البروفيسور هنري هيغينز يعلم اليزا دووليتل الكلام السليم |
Şansımıza zihinsel duyarlılık ve sağduyu nadiren aynı pakette gelmiş. | Open Subtitles | لحسن حظنا البراعه العقلية والحس السليم تأتي من نفس المصدر |
O yakışıklı olanı değil de, büyük çirkin olanını seçseydi, sağduyulu olurdu. | Open Subtitles | سيكون من الحس السليم إختيار واحد قبيح كبير وليس واحد وسيم |
O da güçleri fiziğe ve sağduyuya karşı gelen bir süper kahramanın hikâyesi. | Open Subtitles | فهي أيضاً قصة خيالية عن بطل أسطوري تتحدى قواه قوانين الفيزياء والمنطق السليم. |
Dövüş Sanatlarını öğrenirken samimi ve dürüst olmalı dürüst ve saygılı davranışlarda bulunmalı sağduyulu ve gerçekçi kararlar vermelisiniz. | Open Subtitles | تعلّم فنون القتال الحقيقيّة والأصيلة السلوك السليم والمتميّز -الحُكم الموضوعي والعقلاني |
Sen Amerika'daki son dürüst adam olabilirsin. | Open Subtitles | انت تبدوا مثل الرجل الاخير السليم في اميركا |
Öğrenciler için yenilik, sadece sağduyuyu uygulayacak kadar cesur olmaktır bazen. | TED | والدفع للطلبة في بعض الأحيان، ما الإبداع إلا تحدٍ لتطبيق الإحساس السليم. |