| Ne yazık ki hikâyeni destekleyecek tek kişi senin erkek arkadaşın. | Open Subtitles | حسناً، لسوء حظك، الشخص الوحيد الذي يمكنه تأييد قصتكِ هو صديقكِ. |
| Bunu yapabilecek tek kişi benim. Bu işin kaynağında olan benim! | Open Subtitles | أنا الشخص الوحيد الذي يمكنه ذلك فأنا هنا في مصدر القرار |
| Ve gerçek şu ki bunu yapabilecek tek kişi sendin. | Open Subtitles | والحقيقه هي اعرف بانك الشخص الوحيد الذي يمكنه |
| O halde, muhtemelen bize yardım edebilecek doğru kişi sizsiniz. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي يمكنه مساعدتنا |
| Sen beni kurtarabilecek tek kişisin. | Open Subtitles | أنت الشخص الوحيد الذي يمكنه انقاذي. |
| Bu gezegenden çıkmak için bana ihtiyacın var. O gemiyi uçurabilecek olan tek kişi benim. | Open Subtitles | انك بحاجة لي للخروج من هذا الكوكب , انني الشخص الوحيد الذي يمكنه التحليق بهذه السفينة |
| İyi olmadığımı söyleyebilecek tek kişi sizsiniz. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي يمكنه أن يقول لي أنني جيد بما يكفي |
| Onu yapabilecek tek kişi kağıdını açmış olandır. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي يمكنه الرؤية جيداً، هو شخص خارج اللعبة |
| O gece ne olduğunu söyleyebilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | أنت الشخص الوحيد الذي يمكنه أن يخبرنا بالذي حصل تلك الليلة |
| Aradığımız kişi ailemi kurtarabilecek tek kişi. | Open Subtitles | الشخص الذي نبحث عنه هو الشخص الوحيد الذي يمكنه إنقاذ عائلتي |
| Motorları tamir edebilecek tek kişi o. | Open Subtitles | انه الشخص الوحيد الذي يمكنه أن يصلح المحركات |
| Kimse anlamıyor. Yalan söyleyebilen tek kişi hâlâ benim. | Open Subtitles | لا أحد يفهم ذلك, لازلت الشخص الوحيد الذي يمكنه أن يكذب |
| Kardeşinin nerede olduğunu söyleyebilecek tek kişi o. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي يمكنه إخبارنا بمكان أخيك هو ذلك الرجل |
| Ya da cevabı "hayır"sa o zaman da sana gerçekten kim olduğunu söyleyebilecek... tek kişi tarafından reddedilmiş olacaksın. | Open Subtitles | وإذا كان الجواب لا تكون قد رفضت من قبل الشخص الوحيد الذي يمكنه أن يخبرك من كنت |
| Çünkü bunu düzeltebilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | لإنكِ الشخص الوحيد الذي يمكنه إصلاح الأمر |
| Onu durdurabilecek tek kişi rahat bırakılmalı. | Open Subtitles | منع الشخص الوحيد الذي يمكنه إيقافه قبل فوات الأوان |
| Bu geminin inmesini sağlayabilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | أنت الشخص الوحيد الذي يمكنه إنقاذ تلك السفينة |
| Choi Woo Young'ı kontrol eden tek kişi benim. | Open Subtitles | أنا الشخص الوحيد الذي يمكنه أن يتحكم بـ تشي وويونق |
| O halde, muhtemelen bize yardım edebilecek doğru kişi sizsiniz. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي يمكنه مساعدتنا |
| Sen de bunu silebilecek tek kişisin. | Open Subtitles | و انت الشخص الوحيد الذي يمكنه فعل ذلك |