ويكيبيديا

    "الشديد" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • Çok
        
    • aşırı
        
    • yoğun
        
    • büyük
        
    • bu kadar
        
    • kötü
        
    • ciddi
        
    • kadar çok
        
    • olan
        
    • ağır
        
    • ne kadar
        
    • gerçekten
        
    • Zifiri
        
    • Şiddetli
        
    • derece
        
    Bu galaksinin çekirdeğinde milyarlarca yıldız var, bu yüzden çekirdek kısmı Çok parlak. TED هناك مليار نجم في نواة المجرة و هذا هو سبب اللمعان الشديد لها
    Ben... Ben Çok hasta bir bebektim. Kalbim Çok zayıftı. Open Subtitles كنت طفلاً يعاني من المرض الشديد كان قلبي ضعيف جداً
    aşırı derece yok edici iyonik radyasyona rağmen bir şekilde varlıklarını sürdürmüşler. Open Subtitles تمكن بطريقة ما من الاستمرار رغم الأذى الشديد الذى تسببه الاشعاعات المؤينة.
    Seninkiler detaylara yoğun dikkat vererek çalışmanın özenli uygulanışı olurdu. Open Subtitles إن قدراتكِ ستكون تطبيقٌ دقيق للتدريب مع الإنتباه الشديد للتفاصيل
    Dişleri ve derisi yoğun D vitamini eksikliği yüzünden büyük ölçüde aşınmış. Open Subtitles و لديه تدهور شديد بالأسنان و الجلد من النقص الشديد بفيتامين د
    Bir botta dört fotoğrafçıyla beraberdim ve böyle bir hayvanı bu kadar yakından görünce hepimizin aklı gitti. TED كنت في قاربٍ مع أربعة مصورين آخرين، وكنا منبهرين في نفس الوقت. بقربنا الشديد لهذه الحيوانات.
    Ama içimden bir ses, kötü bir karar vermek üzere olduğumu söylüyordu. Open Subtitles ولكن البرد الشديد أصاب مؤخرة رقبتي أنني على وشك إصدار القرار السيء
    Ülserim için bunlardan yarım tablet içiyorum. O da Çok ağrım olunca. Open Subtitles آخذ لقرحتي نصف حبة من هذا و ذلك عندما أحس بالألم الشديد
    Yerinde olsam kendime Çok dikkat ederdim. Çünkü sırada senin olduğunu söyledi. Open Subtitles كنتُ لأتوخى الحذر الشديد لو كنتُ بمكانك لأنه ذكر لي بأنكَ التالي
    Fakat yanan bir ateşe Çok yaklaşmaktan kaçınmalı yoksa kesin birisi yanar. Open Subtitles ولكن نتجنب الاقتراب الشديد من اللهيب الواسع، وإلا احترق أحدنا بلا ريب.
    Ve bu gece bu ödülü, Çok gurur duyduğum kızlarıma adamak istiyorum. Open Subtitles ولهذا الليلة أود أن أهدي هذه الجائزة لبناتي اللواتي أشعراني بالفخر الشديد
    aşırı stres kan basıncını yükseltip kanamaya yol açmış olabilir. Open Subtitles التوتر الشديد قد يرفع ضغط الدم و الذي يسبب النزيف
    Su molası, yemek molası yoktu ve aşırı su kaybı işemeyi oldukça acıverici yapıyordu. TED لم يكن هناك فترات راحة للأكل، ولا لشرب الماء، و الجفاف الشديد جعل من التبول أمرا غير منطقي جداً.
    Jetlag gibi aşırı bir uykusuzluk da sizi biyolojik saatinizden çıkartabilir, uyku düzeninizi yıkabilir. TED والحرمان الشديد من النوم مثل تعب ما بعد السفر والذي قد يعطل ساعتك البيولوجية، ويبطش بنظام نومك بطشًا.
    Şimdi ben de bu kuvvetli sadakatine güveniyorum çünkü paylaşmak üzere olduğum şey beni Çok büyük tehlikeye atabilir. Open Subtitles الآن، أنا أعتمد على هذا الولاء الشديد لأن ما أنا على وشك إعلانه قد يضعني شخصياً في خطر داهم.
    Ve bu da kariyerlerimiz konusuna neden bu kadar değer verdiğimize dair nedenlerdir. Ve aslında maddi şeylere fazla değer vermemizin. TED و هذا يشكل جزءا كبيرا من السبب وراء اهتمامنا الشديد بمهننا وحقيقةً، وراء زيادة اهتمامنا بالسلع المادية
    Ve bu, -- bu evrensel kapsayış, dinin sert kullanımda -- kötüye kullanımında -- kötü kazançlar uğruna bastırılıyor. TED وهذا مرة أخرى يخمد -- هذا التواصل العالمي -- للاستخدام الشديد للدين -- وإساءة استخدام الدين -- للمكاسب الشنيعة.
    Sağ elinin ikinci ve üçüncü parmaklarında ciddi kırılmalar var. Open Subtitles الأصابع الثاني والثالث من اليد اليمنى تعاني من الانقسام الشديد.
    Annem ve babam bana bu kadar Çok kızdığı için miydi? Open Subtitles هل السبب هو غضب أبى و أمى الشديد منى ؟ إلى حد ما ، نعم
    Bence kimi incittiğini umursamamana neden olan yatıştırılamaz bir öfkeyle tamamen kör olmuşsun. Open Subtitles أعتقد أنك قد أعماك غضبك الشديد لدرجة أنك لا يهمك من الذي تؤذيه
    Ve size koridorun iki tarafından ağır lobicilik faaliyetine maruz kalmasına rağmen çevre koruması için iten milletvekillini söyleyebilirim. TED كما يمكنني أن أخبركم عن المشرّع الذي وعلى الرغم من الضغط الشديد الموجه من كلا الجانبين دفع بالحماية البيئية.
    Geçen hafta ona rastladım ve o özür dileyip ne kadar değiştiğinden bahsetti. Open Subtitles حسنا، قابلته في الأسبوع الماضي و أبدى إعتذاره الشديد و أنه قد تغير
    Bunlar üç üzüm tanesi; maymun bunun için gerçekten heyecanlanıyor. TED هذه ثلاث حبات عنب; القردة تشعر بالحماس الشديد حيال هذا.
    Bu yeni sorunlar Zifiri karanlıkta öldürüyor. Open Subtitles الاضطراب الجديد يقوم بالقتل في الظلام الشديد
    Acı çeken ben olunca, ben de böyle Şiddetli çekiyorum. Open Subtitles حين يوصلني إلى هذا الحد، فأنا أيضا اشعر بالوجع الشديد

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد