Bu galaksinin çekirdeğinde milyarlarca yıldız var, bu yüzden çekirdek kısmı Çok parlak. | TED | هناك مليار نجم في نواة المجرة و هذا هو سبب اللمعان الشديد لها |
Ben... Ben Çok hasta bir bebektim. Kalbim Çok zayıftı. | Open Subtitles | كنت طفلاً يعاني من المرض الشديد كان قلبي ضعيف جداً |
aşırı derece yok edici iyonik radyasyona rağmen bir şekilde varlıklarını sürdürmüşler. | Open Subtitles | تمكن بطريقة ما من الاستمرار رغم الأذى الشديد الذى تسببه الاشعاعات المؤينة. |
Seninkiler detaylara yoğun dikkat vererek çalışmanın özenli uygulanışı olurdu. | Open Subtitles | إن قدراتكِ ستكون تطبيقٌ دقيق للتدريب مع الإنتباه الشديد للتفاصيل |
Dişleri ve derisi yoğun D vitamini eksikliği yüzünden büyük ölçüde aşınmış. | Open Subtitles | و لديه تدهور شديد بالأسنان و الجلد من النقص الشديد بفيتامين د |
Bir botta dört fotoğrafçıyla beraberdim ve böyle bir hayvanı bu kadar yakından görünce hepimizin aklı gitti. | TED | كنت في قاربٍ مع أربعة مصورين آخرين، وكنا منبهرين في نفس الوقت. بقربنا الشديد لهذه الحيوانات. |
Ama içimden bir ses, kötü bir karar vermek üzere olduğumu söylüyordu. | Open Subtitles | ولكن البرد الشديد أصاب مؤخرة رقبتي أنني على وشك إصدار القرار السيء |
Ülserim için bunlardan yarım tablet içiyorum. O da Çok ağrım olunca. | Open Subtitles | آخذ لقرحتي نصف حبة من هذا و ذلك عندما أحس بالألم الشديد |
Yerinde olsam kendime Çok dikkat ederdim. Çünkü sırada senin olduğunu söyledi. | Open Subtitles | كنتُ لأتوخى الحذر الشديد لو كنتُ بمكانك لأنه ذكر لي بأنكَ التالي |
Fakat yanan bir ateşe Çok yaklaşmaktan kaçınmalı yoksa kesin birisi yanar. | Open Subtitles | ولكن نتجنب الاقتراب الشديد من اللهيب الواسع، وإلا احترق أحدنا بلا ريب. |
Ve bu gece bu ödülü, Çok gurur duyduğum kızlarıma adamak istiyorum. | Open Subtitles | ولهذا الليلة أود أن أهدي هذه الجائزة لبناتي اللواتي أشعراني بالفخر الشديد |
aşırı stres kan basıncını yükseltip kanamaya yol açmış olabilir. | Open Subtitles | التوتر الشديد قد يرفع ضغط الدم و الذي يسبب النزيف |
Su molası, yemek molası yoktu ve aşırı su kaybı işemeyi oldukça acıverici yapıyordu. | TED | لم يكن هناك فترات راحة للأكل، ولا لشرب الماء، و الجفاف الشديد جعل من التبول أمرا غير منطقي جداً. |
Jetlag gibi aşırı bir uykusuzluk da sizi biyolojik saatinizden çıkartabilir, uyku düzeninizi yıkabilir. | TED | والحرمان الشديد من النوم مثل تعب ما بعد السفر والذي قد يعطل ساعتك البيولوجية، ويبطش بنظام نومك بطشًا. |
Şimdi ben de bu kuvvetli sadakatine güveniyorum çünkü paylaşmak üzere olduğum şey beni Çok büyük tehlikeye atabilir. | Open Subtitles | الآن، أنا أعتمد على هذا الولاء الشديد لأن ما أنا على وشك إعلانه قد يضعني شخصياً في خطر داهم. |
Ve bu da kariyerlerimiz konusuna neden bu kadar değer verdiğimize dair nedenlerdir. Ve aslında maddi şeylere fazla değer vermemizin. | TED | و هذا يشكل جزءا كبيرا من السبب وراء اهتمامنا الشديد بمهننا وحقيقةً، وراء زيادة اهتمامنا بالسلع المادية |
Ve bu, -- bu evrensel kapsayış, dinin sert kullanımda -- kötüye kullanımında -- kötü kazançlar uğruna bastırılıyor. | TED | وهذا مرة أخرى يخمد -- هذا التواصل العالمي -- للاستخدام الشديد للدين -- وإساءة استخدام الدين -- للمكاسب الشنيعة. |
Sağ elinin ikinci ve üçüncü parmaklarında ciddi kırılmalar var. | Open Subtitles | الأصابع الثاني والثالث من اليد اليمنى تعاني من الانقسام الشديد. |
Annem ve babam bana bu kadar Çok kızdığı için miydi? | Open Subtitles | هل السبب هو غضب أبى و أمى الشديد منى ؟ إلى حد ما ، نعم |
Bence kimi incittiğini umursamamana neden olan yatıştırılamaz bir öfkeyle tamamen kör olmuşsun. | Open Subtitles | أعتقد أنك قد أعماك غضبك الشديد لدرجة أنك لا يهمك من الذي تؤذيه |
Ve size koridorun iki tarafından ağır lobicilik faaliyetine maruz kalmasına rağmen çevre koruması için iten milletvekillini söyleyebilirim. | TED | كما يمكنني أن أخبركم عن المشرّع الذي وعلى الرغم من الضغط الشديد الموجه من كلا الجانبين دفع بالحماية البيئية. |
Geçen hafta ona rastladım ve o özür dileyip ne kadar değiştiğinden bahsetti. | Open Subtitles | حسنا، قابلته في الأسبوع الماضي و أبدى إعتذاره الشديد و أنه قد تغير |
Bunlar üç üzüm tanesi; maymun bunun için gerçekten heyecanlanıyor. | TED | هذه ثلاث حبات عنب; القردة تشعر بالحماس الشديد حيال هذا. |
Bu yeni sorunlar Zifiri karanlıkta öldürüyor. | Open Subtitles | الاضطراب الجديد يقوم بالقتل في الظلام الشديد |
Acı çeken ben olunca, ben de böyle Şiddetli çekiyorum. | Open Subtitles | حين يوصلني إلى هذا الحد، فأنا أيضا اشعر بالوجع الشديد |