Eğer bir şeyler olacaksa, önce bana olmasını istiyorum. | Open Subtitles | دعْني. إذا الشيءِ سَيَحْدثُ، أُريدُه أَنْ يَحْدثَ لي أولاً. |
Sam, şu çocuklara söyle de yiyecek bir şeyler alsınlar. | Open Subtitles | سام، اخبرُ أولئك الأطفالِ للحُصُول على الشيءِ للأَكْل |
Gob, niye Kolombiyalılarla ilgili şeyin babamın fikri olduğunu söylemedin? | Open Subtitles | يا، فَمّ، لماذا أخبرتَني بأنّ الشيءِ الكولمبيِ كَانَ فكرةَ الأَبِّ؟ |
O zaman okumak isteyeceğin bir şeye dönüştür onu. | Open Subtitles | ثمّ يَدُورُه إلى الشيءِ بأنَّ ك أردْ قِراءة، |
Hemde veritabanının derinliklerinden çok iyi birşeyler. | Open Subtitles | حَصلَ على الشيءِ جيدِ. العُمق في قواعدِ البيانات. |
Bill, bu şeyle savaşamayız. | Open Subtitles | بيل،نحن لا نَستطيعُ مُحَارَبَة ذلك الشيءِ. |
Bu aslında sana bir şeyler hatırlatmıyor mu? | Open Subtitles | هذا يُذكّرُني في الحقيقة. تَعْرفُ كُلّ هذا الشيءِ حول الأفخاذِ والأعجازِ؟ |
Sanırım bir şeyler yiyebilmeliyim! | Open Subtitles | أعتقد أنا يَجِبُ أَنْ أكُونَ قادرَ لأَكْل الشيءِ. |
- Az önce bana çok kötü şeyler söyledin. - Özür dilerim. | Open Subtitles | كَيْفَ أَكُونُ بعد ذلك الشيءِ المروّعِ أنت فقط قُلتَ لي؟ |
Yeni bir şeyler bulmak zorundayım. | Open Subtitles | أنا يَجِبُ أَنْ أَبْحثُ عن الشيءِ جديدِ. |
İnanmak muhtemelen zor ama, aslında başına gelenler harika şeyler. | Open Subtitles | تَعْرفُ، هو من المحتمل صعب التّصديق، لكن تَعَجُّب الشيءِ حَدثَ إليك. |
O şeyin bizim güvenliğimize bir tehdit olduğunun farkındasınız değil mi? | Open Subtitles | تُدركُ بأنّنا يَجِبُ أَنْ نَعتبرَ هذا الشيءِ تهديد إلى أمنِنا ؟ |
İlk lazer ışını bir elmastan üretilmişti ve eğer yaşlı Metz ününü hak ediyorsa, o şeyin gücü inanılmaz olabilir. | Open Subtitles | شعاع الليزرِ الأولِ وُلّدَ خلال الماس. و لو استحقُّ ميتز العجوز سمعته، قوَّة ذلك الشيءِ يُمكنُ أَنْ تَكُونَ مدهشَة. |
Seni belli ki gücendiren Bir şey için senden özür diledim ve bana söyleyecek bir şeyin yok? | Open Subtitles | أنا فقط إعتذرتُ لعَمَل الشيءِ الذي على ما يبدو آهانَك، وأنت لَيْسَ لَكَ شيء للقَول لي؟ |
Patricia'nın ilişkimiz dışında bir şeye ihtiyacı varsa, gidip bulabilir. | Open Subtitles | إذا يَحتاجُ باتريسيا لإيجاد الشيءِ خارج زواجِنا، هي يُمْكِنُ أَنْ تَجدَها. |
Bu şeye gitmek bile istemiyorsun. | Open Subtitles | لا تُردْ حتى أَنْ تَذْهبَ إلى هذا الشيءِ. |
Tıbbiyeden arkadaştık, ve Ona, daha manidar birşeyler aradığımı söyledim. | Open Subtitles | نحن كُنّا أصدقاءَ في الكليّة الطبيّةِ، وأنا أخبرتُه أنا كُنْتُ أَبْحثُ عن الشيءِ بالغرضِ الأكثرِ. |
Bu eski şeyle 10 dakika sürmesi güzel! | Open Subtitles | هذه افضل عشْرة دقائقِ في هذا الشيءِ القديمِ |
Tüm olay başından beri benimle ilgiliydi, değil mi? | Open Subtitles | هذا الشيءِ الكاملِ كَانَ عنيّ مِنْ البِداية، أليس كذلك؟ |
Eski, kokan, pis bir şeyden bahsediyoruz. | Open Subtitles | نحن نَتكلّمُ هنا حول الشيءِ ذلك قديمُ وكريه الرائحةُ وقذرُ. يا. |
Beyin Bulutu diye birşey için başkasının fikrini almana gerek var mı? | Open Subtitles | أنت لَمْ تَحْصلْ على رأي آخر حول الشيءِ يدعى غيمة دماغِ؟ |
Bence kontrolden çıkmadan bu işi başında bastır Frasier. | Open Subtitles | فرايزر، أنت يَجِبُ أَنْ تَقْرضَ هذا الشيءِ في البرعمِ قَبْلَ أَنْ يَخْرجُ عن السيطرة. |
Eğer iç güdülerinizi dinlerseniz sizin de aynı şeyleri söyleyeceğinize inanıyorum. | Open Subtitles | وأعتقد إذا أنت إبدأْ بالنَظْر في هذا، لك سَتُخبرُك نفس الشيءِ. |
şu şeyi kapatmamam gerektiğini biliyordum. | Open Subtitles | عَرفتُ بأنّني لم يَجِبُ أَنْ أغلقْ هذا الشيءِ. |
Seni buna kim inandırdı bilmem ama ahlaklı menajer diye Bir şey yoktur. | Open Subtitles | أنا لا أَعْرفُ ما قالَ لكن هناك لا مثل هذا الشيءِ كوكيل أخلاقي. |
Çok zarif, ama sanki birisi mutfakta kurabiye yada başka birşeyi pişirmeliymiş gibi yaşayan bir yer. | Open Subtitles | رائع، لكن ما زالَ مَعيشَ في، مثل شخص ما يَجِبُ أَنْ يُخْبَزَ الكوكيز في المطبخِ أَو الشيءِ. |