Ama spektroskopinin belki de en önemli bulgusu kendi göremediği şeyi keşfetmiş olmasıdır. | Open Subtitles | لكن ربما قد يكون أعظم كشوفات المطيافية هو إكتشاف الشيء الذي لا يُرى |
Benden yapmamı istediğin herşeyi yaptım ve hala tek istediğim şeyi benden esirgiyorsun. | Open Subtitles | لقد قمت بكل ما طلبته مني ومازلتي تحرمينني من الشيء الذي لطالما أردته |
Bu ev ve sahibesi hakkında bilmeniz gereken bir şey var. | Open Subtitles | الشيء الذي أنت يجب أن تعرف حول هذا البيت وحول مضيفتك. |
Genelde pek güveneceğimiz tür bir şey değil ama işe yarayabilir. | Open Subtitles | ان ليس نوع الشيء الذي نعتمد عليه، لكنه يمكن أن يساعد |
Çoğu insanın anlamadığı olay şu ki, Avrupa'da yetişen ve kendi olma özgürlüğüne sahip olmayan bizim gibi birçok insan var. | TED | الشيء الذي لا يفهمه معظم الأشخاص هو أنه يوجد الكثير منا ممن يترعرع في أوروبا لا يتمتع بالحرية ليكون على طبيعته. |
Sence güçlerin olması seni Krypton'lu yapan tek şey mi? | Open Subtitles | أتظن أن امتلاكك لقدرات هو الشيء الذي يجعلك كريبتوني ؟ |
Odasına gireceğim ve öğrendiğimi sandığım şeyin gerçek olduğunu öğreneceğim. | Open Subtitles | سأذهب لغرفته وارى الشيء الذي اعتقد انني اعرف انني اعرفه |
Bu kadar belaya girecek kadar önemli olan şey nedir? | Open Subtitles | أعني، ما الشيء الذي يستحق عناء المرور بكل هذه المصاعب؟ |
- Bu keşifle ilgilidir. - Ama bulduğunuz şeyi mi arıyor olmanız gerekir? | Open Subtitles | أنها عن الأستكشاف لكن هل يجب عليك أن تبحث عن الشيء الذي وجدته |
şu şişeleri ve küreği hatırlasana, ve ayakkabı mağazasında ayağını ölçtükleri o şeyi. | Open Subtitles | ,هل تتذكر القنينة والمجرفة وذلك الشيء الذي قاسوا به قدميك في متجر الحذاء؟ |
İtiraf edeyim, Gilroy gibi bir psikopatın ilgisini çeken şeyi merak ettim. | Open Subtitles | اعترف انني فضولية قليلاً حول الشيء الذي يريده شخص مجنون مثل غيلروي |
Sana tüm yaşamında köpekbalıklarının tehlikeli olduğu söylendi, ve sonunda su altındasın, ve tam da korkmayı öğrendiğin şeyi görürsün, ve mükemmeldir. | Open Subtitles | لقد أخبروك طوال حياتك بأن أسماك القرش خطيرة وفي النهاية تكون تحت الماء وتقابل الشيء الذي تم إقناعك بالخوف منه وهو ممتاز |
-Bir erkeğe nasıl böyle bir şey dersin? -Şey bilemiyorum, Burt. | Open Subtitles | ما هذا الشيء الذي تقوله لرجل حسنا , لا اعلم بيرت |
Aynı insan olmadığınızı söyleyebilmek için kullanabileceğim bir şey buldum. | Open Subtitles | الشيء الذي أنا يُمْكِنُ أَنْ أَستعملَ لإخْبارك إثنان على حِدة. |
Dünyadaki her şehirde her ülkede her masada bulunacak bir şey. | Open Subtitles | الشيء الذي سيوضع على كل مكتب في كل مدينة في العالم. |
Tanınmama sebep olan şu olaya dönersek aslında olanlardan dolayı ünlüyüm ve elimde de o an kamera vardı. | Open Subtitles | حسناً، لنعود إلى هذا الشيء الذي به أصبحت معروفاً بشكل رئيسي بسبب الذي حدث وأنا أحصل على آلة التصوير |
Ama hayatım, beni gerçekten korkutan tek şey seni kaybetmek. | Open Subtitles | لكن، يا عزيزي، الشيء الذي يخيفني بحق هو أن أفقدك. |
Ah be abi dün akşam bize çarpan şeyin plakasını alan oldu mu? | Open Subtitles | يا شباب، هل سجّل أحدكم رقم لوحة ذلك الشيء الذي اصطدم بنا أمس؟ |
Şaşırtıcı olan şey, bu eğilimin girişimci dünyasında bile devam ediyor olması. | TED | الشيء الذي قد يثير دهشتك هو أن هذا التوجّه مستفحل حتى في مجال ريادة الأعمال. |
Charlie gibi bir geleceğin basketçisinin istediği tek şey ne olurdu? | Open Subtitles | ماهو الشيء الذي يجعل شخصا متنبئا بالمستقبل نفس تشارلي سوف يعجبه؟ |
Fakat anlıyorum burada kızın için bir şeyler yapmaya çalışıyorsun. | Open Subtitles | لكن هذا الشيء الذي تحاول فعله لإبنتك هنا، أتفهم ذلك |
İçindeki o şeyden kurtulmak için ne yapman gerektiğini anlıyor musun? | Open Subtitles | تفهم ما يجب عليك فعله للتخلص من ذلك الشيء الذي بداخلك؟ |
Onu bu kadar korkutan ve kendine gelerek kaçmasını sağlayan şey neydi? | Open Subtitles | ما هذا الشيء الذي أخافها لدرجة انها تفوّقت على المخدّر وهربت؟ |
Ama beni en çok hayran bırakan şey, telefon teknolojisiydi. | TED | ولكن الشيء الذي كنت مفتونًا به أكثر كانت تكنولوجيا الهواتف. |
İşte o anda, imkânsız olan o şey artık öyle değildi. | TED | وفي تلك اللحظة، الشيء الذي كان مستحيلاً فجأة لم يكن كذلك. |