Hayatımı hep çok çalışarak doğru olanı yapmaya çalışarak geçirdim. | Open Subtitles | لقد قضيت حياتي بالعمل الشاق أحاول أن أفعل الشيء الصحيح |
O doğru olanı yapacak yapmak istese de istemese de. | Open Subtitles | انه سيفعل الشيء الصحيح سواء كان يريد ذلك أم لا |
Tüketicilerin doğru olanı yapmasını sağlamak çok zor görünüyor. | TED | قد يبدو لكم أنه من الصعب اقناع المستهلك بأن يفعل الشيء الصحيح. |
doğru şeyi yaptın. Bazen bunun bedeli çok yüksek oluyor. | Open Subtitles | لقد فعلت الشيء الصحيح ولكن الثمن إحياناً يكون غالي جداً |
- Sadece bir saniye doğru şeyi yaptığımıza inanmak istedim. | Open Subtitles | لدقيقة واحدة أردت أن أعتقد أننا كنا نفعل الشيء الصحيح |
Çocuk felcini sonlandırmak akıllıca ve yapılacak doğru şey. | TED | القضاء على شلل الأطفال هو شيء ذكي و هو الشيء الصحيح |
O zamanlar, olanlar şu an olanların doğrudan yansımasıdır. Herkes doğru olanı yaptığına inanıyordu tanrı ve devlet adına büyük toplum için, hızlı yürütülen evlat edinme. | TED | ماذا حدث عندها إنه الإنعكاس المباشر لما يحدث الان. الكل يصدق نفسه انهم يفعلون الشيء الصحيح من قبل الله والدولة. للمجتمع الكبير، في مسار التبني السريع. |
Neden? Çünkü doğru olanı yapmak adamları mutlu ediyor. | TED | لماذا؟ لأن سعادتهم كانت في أن يقوموا بفعل الشيء الصحيح. |
doğru olanı yapmadıkça, rüyalarımızda bizi rahatsız etmeye devam edecekler. | TED | وأنهم ذاهبون إلى زعزعة أحلامك حتى نفعل الشيء الصحيح. |
Bizi aşağılamayın Doktor. Biz de doğru olanı yapabiliriz! | Open Subtitles | لا تهيننا حضرة الطبيب إننا يمكننا أن نعمل الشيء الصحيح أيضا |
Bizi aşağılamayın Doktor. Biz de doğru olanı yapabiliriz! | Open Subtitles | لا تهيننا حضرة الطبيب إننا يمكننا أن نعمل الشيء الصحيح أيضا |
Okula gitmekle doğru olanı yapmış. | Open Subtitles | لكن , أنا أقول أنّها عملت الشيء الصحيح بذهابها للمدرسة |
Hayatımda her zaman doğru şeyi yapmamış olabilirim ama insanlar değişir. | Open Subtitles | و لم أفعل أبداً هذا الشيء الصحيح في حياتي الناس تتغيّر |
Zor olduğunu biliyorum ama seni doğru şeyi yapman için yetiştirdim. | Open Subtitles | نا أعرف أن ذلك صعباً، لكنني أثق بك لفعل الشيء الصحيح |
- doğru şeyi yapıyorsan bilmek çok zor değil mi? | Open Subtitles | من الصعب جداً أن تعرف إذا كنتَ تفعل الشيء الصحيح. |
Temel olarak insan olmak ve doğru şeyi yapmak anlamına geliyor. | TED | هذا يعني أساسا أن تكون إنسان وأن تفعل الشيء الصحيح. |
Truman'ın eski sözüne inanıyorum, eğer Amerikalılar gerçekleri açıklarsanız doğru şeyi yapacaklardır. | TED | أعتقد حقا أن خط ترومان القديم ، إنه إذا أعطيت للشعب الأمريكي الوقائع، سوف يفعلون الشيء الصحيح. |
Sanırım Albay Taylor'ı tanıdığınızı inkar etmekle doğru şeyi yaptınız. | Open Subtitles | أعتقد أنكم عملتم الشيء الصحيح بإنكاركم لمعرفة الكولونيل تايلور |
Ancak bildiğimiz gibi yapılacak en doğru şey genellikle en kolayı değildir. | TED | مع ذلك، وكما نعرفُ، الشيء الصحيح الذي نقوم به ليس في الغالب هو الشيء السهل. |
Hayır! Burada kalmalıyız. doğru olan şeyi yapmalıyız. | Open Subtitles | يجب أن نبقى بالداخل يجب أن نفعل الشيء الصحيح |
Eğer insanlara araçları verirseniz doğru şeyleri yapacaklarını gördük. | TED | لقد وجدنا أنه إذا أعطيت الناس الأدوات، سيفعلون الشيء الصحيح. |
doğru şeyleri yapmaya çalışırsın, çünkü onun seninle gurur duymasını istersin, ama bazen doğru şeyler ters gidebilir. | Open Subtitles | ستحاول أن تفعل الشيء الصحيح لأنك تريد منهمأنيكونوافخورينبكلكن.. أحياناً الشيء الصحيح يمكن أن يصبح خاطئاً |
doğru şeyin bu olduğunu anlamanız için biraz zamana ihtiyacınız var. | Open Subtitles | انت بحاجه الى بعض الوقت لتفهم ان هذا الشيء الصحيح لتعمله |
- Yaptığımız yapılabilecek en doğru şeydi, - Ama zavallı kadıncağız, Tina? | Open Subtitles | كان هذا هو الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله لكن تلك المراة، تينا؟ |
Amanda ve ben Kassell'da bir şeyleri doğru yaptık. | Open Subtitles | اماندا و انا فعلنا الشيء الصحيح لـ كاسيل. |
Bu yaplması gereken doğru şey, Lucy. doğru şey. | Open Subtitles | انه الشيء الصحيح للقيام به با لوسيا انه الشيء الصحيح |
Doğru olan şey hariç... onun babası olmak. | Open Subtitles | بأستثناء الشيء الصحيح أن تكون أبية. |
doğru olduğunu düşündüğüm için yaptım. | Open Subtitles | فعلت هذا لأنه الشيء الصحيح الذي يجب فعله |