Herhangi bir mucize formül bulunmuyor. ancak modern tıp her sene milyonlarca yaşamı kurtarabiliyor. biz de aynı şeyi yapabiliriz. | TED | إذ لايوجد معجزة شافية، ولكن الطب الحديث الآن ينقذ حياة الملايين من الأشخاص كل عام. ونحن بامكاننا صنع الشيء نفسه. |
İnternetten araştırdım. Tüm medikal siteler, babamın semptomları için aynı şeyi söylüyor. | Open Subtitles | لقد تفحّصتُ الإنترنت، وجميع المواقع الطبيّة ويقولون الشيء نفسه حول أعراض أبي. |
İşte, bende eskiden eskiyen diğer ceple aynı şeyi yapardım. | Open Subtitles | انظر، كنت تفعل الشيء نفسه مع الجيب المعاكس مستهلك دائما |
Öyle mi? Eğer vajinandan bir masa çıkartmadıysan, aynı şey değil. | Open Subtitles | حسنا، إلا إذا كنت دفعت مكتب من المهبل، وليس الشيء نفسه. |
Ve siz bu bebeğe dil çıkartırsanız bebek de aynısını yapacaktır. | TED | إذا اخرجت لسانك تجاه هذا الطفل، فإن الطفل سيفعل الشيء نفسه. |
Ancak aynı şeyi pilotu için söyleyebilir miyim emin değilim. | Open Subtitles | لست متأكدة أن كان بأمكاني قول الشيء نفسه حيال الطيارة |
Ülke dışından gelen bağışı tedavüle sokmak için de aynı şeyi yapabilirsiniz. | TED | بإمكاننا فعل الشيء نفسه من أجل تعبئة الشتات |
Bundan sonra von Neumann'a geçiyoruz, 1945'te bir bakıma aynı şeyi yeniden keşfediyor. | TED | ثم نقفز إلى فون نيومن، 1945 حين قام نوعا ما بإعادة اختراع الشيء نفسه بالكامل |
Erkekler bunu sergilediklerinde ödüllendiriyorlar. Kadınlar aynı şeyi yapınca cezalandırıyorlar. | TED | لذلك يكافأ الرجال على استعراض غضبهم، وتعاقب النساء على فعل الشيء نفسه. |
Olay gerçekleşmeden barışı korudum ve kızıma aynı şeyi yapmasını öğrettim. | TED | لقد حافظت على السلام كأسلوب وقائي وعلمت ابنتي أن تفعل الشيء نفسه. |
Herkes, eğer daha önce birisi birşey yaptıysa, kendilerinin de aynı şeyi yapabileceğini var sayıyor. | TED | لذلك شخص ما يفترض بما أن أحد الناس فعل شيئاً، فأنه بالتالي إذن لهم ليفعلوا الشيء نفسه. |
1950'lerden bu yana birçok farklı mimarın da aynı şeyi denediğini gördük. | TED | وبحثنا ، منذ الخمسينات فصاعداً هناك أمثلة عديدة أخرى من المهندسين المعماريين حاولوا فعل الشيء نفسه. |
Ama ben kesinlikle duyulmamış, ve kusurları bile olan birşey çalmak isterim, anlamsızlığı tarafından çökmüş aynı şeyi tekrar etmektense. | TED | ولكنى أحب أن ألعب شيئا لم يسمع به أحد بالكلية وحتى مع عيوبه بدلا من تكرار الشيء نفسه مرارا وتكرارا مما أفقده معناه |
Burada durup, bütün gün onun hakkında konuşabilirim ama eminim ki buradaki herkes de aynı şeyi yapardı. | Open Subtitles | ويمكنني أن أقف هنا واتكلم عنه طوال اليوم لكنني أعرف الجميع هنا يمكن أن تفعل الشيء نفسه. |
aynı şey sigara için de geçerli. Haftasonu cezasına da karşı çıkarsan atılırsın. | Open Subtitles | الشيء نفسه بالنسبة للتدخين، وإذا رفضت الحجز في عطلة نهـاية الاسبوع، سوف تُطردّ |
Evet, işte Popeye'nin adamları da beni her gördüklerinde aynı şey olur. | Open Subtitles | نعم ، وفتيان الشرطة سيفكّرون الشيء نفسه في كل مرة يروني فيها |
Hazırlığa başladığımda, aynı şey geçerliydi ancak, iki farklı görüş vardı. | TED | عندما انتقلت إلى الإعداد، الشيء نفسه كان صحيحاً، الا ان هناك مدرستين. |
Seni de can dostların ölüme terk etseydi sen de aynısını yapardın. | Open Subtitles | إذا هُجرتي وتُركتي للموت من قبل أعز أصدقئك لربما تفعلين الشيء نفسه |
Siz de aynısını yapabilirsiniz. Sosyal politikalar için rastgele ve kontrollü denemeler. | TED | وبإمكاننا فعل الشيء نفسه تجارب عشوائية محكمة للسياسات الإجتماعية. |
Ve San Fransiscolular da aynısını yapmak zorunda olduklarını düşündüler. | TED | وكذلك فكروا شعب سان فرانسيسكو أن عليهم صنع الشيء نفسه. |
Galiba orta yönetim bürokratları için de aynısı geçerli olabilir. | Open Subtitles | أعتقد أنّ بإمكانك قول الشيء نفسه عن بيروقراطيي الإدارة الوسطى. |
Ve böylece hep aynı şeyleri tekrar tekrar yapmaya devam ediyorlar. | TED | وبالتالي هم يفعلون الشيء نفسه مراراً ومراراً. |
Anneme olanlar hiç yaşanmamış gibi davranmak istiyorsun diye ben de öyle yapacak değilim. | Open Subtitles | لمجرد أنك تريد التظاهر بأن أمي لم تكن موجودة لا يعني أنني سأفعل الشيء نفسه |
Belki de konuyu şu ünlü atasözüyle açıklayabiliriz: Bir aptalla tartışırken, önce diğer kişinin de aynını yapmadığından emin ol. | TED | ربما كل ذلك يتلخص في ذلك المثل القديم: عندما تتجادل مع شخص أحمق، أولًا تأكد أن الشخص الآخر لا يفعل الشيء نفسه. |
Sizinle birlikte listenin sonunda olan bu 50 ülkedeki tüm dostlarınızın da aynı şey yapmasını isterim. | TED | ومعكم، أود لجميع أصدقائكم من ال 50 دولة التي في أسفل هذه القائمة فعل الشيء نفسه. |
aynı şeyin yalan detektörü olduğunu iddia eden biri için de söylenebileceğine eminim. | Open Subtitles | ولكني متأكداً أنه يمكن قول الشيء نفسه بالنسبة لشخص يدّعي أنه كاشف للكذب |
Gerçek ve sansürsüz aynı şeyler demek değil. Yok artık. | Open Subtitles | حقيقيه وغير قابله للرقابه ليسو في الحقيقه الشيء نفسه مستحيل |