Bunu, buradaki görüyor musunuz, şuna kıyaslayın -- sabırlı problem çözme ve matematiksel mantık yürütmeyi öğretiyor. | TED | هل ترون كيف هذه هنا مقارنة بهذه أي من هذه يخلق الحل الصبور للمشكلات والمسائل؟ أيها يخلق التفكير الرياضي؟ |
Yıllar süren sabırlı çalışmaya rağmen tamamiyle bu amaç için hazırlanmadı, 007. | Open Subtitles | لم نتقنه لسنوات من البحث الصبور و الوقت من أجل هذا السبب 007 |
ve onu yalnızca çok sabırlı ve sevgi dolu üreticiler yetiştirebilir. | Open Subtitles | و فقط المزارع الصبور والحريص يستطيع زراعته |
Şimdi yeni bir canavar yaklaşıyor sabırlı, kendinden emin, lezzetli eti bekleyen. | Open Subtitles | الآن، هكذا في ذلك الوقت , الوحش يقترب. الصبور والواثق، يتذوق وجبة الطعام التي سيظفر بها |
Fakat aslında burada dört ayrı katman var. Hanginizin bu dört katmanı göreceğini merak ediyorum, özellikle de böyle birbiri içine girmiş ve öğrenciye tek seferde sunulmuşken bunun öğrenciyi nasıl sabırsızca problem çözmeye ittiğini görebilecek misiniz. | TED | ولكن ما لدينا هنا هو حقيقة أربع طبقات منفصلة وأنا أفكر حقيقة من منكم يمكنه أن يرى الطبقات الأربع وخاصة كيف حينما يتم ضغطها سويًا ويتم تقديمها للطلاب دفعة واحدة كيف يخلق هذا الحل غير الصبور للمشكلات |
Seni gördüğüm anda gönlüm hizmetine koştu seve seve kölen olmak için hâlâ da orada ve senin hatırına sabırlı bir oduncu oldum. | Open Subtitles | ما إن رأيتك هب قلبي إلى خدمتك هذا ما يستعبدني و من أجلك أنا ذلك الحطاب الصبور |
Ben o hatırladığın,sabırlı, eğlenceyi seven sosyal kelebek değilim. | Open Subtitles | لستُ الشخص الصبور الاجتماعي المرح الذي تذكره. |
Satın alıyorlar, kurutuyorlar ve Coartem üretmek için gerçek ilgiye sahip Novartis'in sabırlı sermayesi tarafından bir parçası satın alınmış bu fabrikaya getiriyorlar. | TED | إنهم يشترونها، يجففونها ويجلبوها إلى المصنع الذي تم شراؤها جزئياً بواسطة رأس المال الصبور مجدداً من نوفارتيس ، الذي لديه إهتمام حقيقي بالحصول على المسحوق بحيث يمكنهم صنع عقار كوارتيم. |
Her iki yılda bir, sabırlı ve kendilerini bu işe adamış araştırma grubumuz deneklerimizi arar ve onlara tekrar yaşamlarına dair bir takım sorular yöneltebilir miyiz diye sorar. | TED | كل سنتين، فريقنا المتفاني و الصبور يتصل بالمجموعة ويسألهم إذا كان بإمكاننا أن نرسل لهم مجموعة أخرى من الأسئلة عن حياتهم. |
Şimdi sizden bunları farklı bir şekilde ayırıp, sonra öğrencilerle birlikte bir araya getirip sabırlı problem çözme için gerekli olan her şeyi oluşturmanızı isteyeceğim. | TED | فما أريد أن أنقله إليكم هو أنه إن أمكننا أن نفصل هذه بطرق مختلفة ونبنيها تدريجيًا مع الطلاب يمكننا أن نحصل على كل ما نريده فيما يتعلق بالحل الصبور للمشكلات |
Ey sabırlı ve göksel babamız herhangi bir üvey babanın olması gerektiğinden 10 kat daha sabırlı ve gökselsin. | Open Subtitles | ...يا إلهى الصبور, يا إلهى العظيم يا مَن صبرك و عظمتك تفوق عشرة أضعاف ...صبر و عظمة أى زوج أم |
ve ben sabırlı sermayenin ne anlama geldiğini duygusal olarak geçen ay anladım. Çünkü şirket tam da tarihinin en büyük nakit krizinin içerisindeyken, şirketin ürettiği ürünün Coartem üretmek için dünya standartlarında olduğunu kanıtlamasına 10 gün kalmıştı. | TED | وقد أستوعبت حقاً ما يعنيه رأس المال الصبور عاطفياً في الشهر الماضي أو هكذا. لأن الشركة كانت حرفياً بعيدة 10 أيام من إثبات أن المنتج الذي ينتجونه كان على مستوى الجودة العالمية اللازمة لصنع عقار كوارتيم، بينما كانوا في أكبر أزمة سيولة خلال تاريخهم. |
dedik. ve böylece A'dan Z'ye sabırlı sermayenin ikinci adımına geçiş yapmış olduk, bağış olduğu kadar da borç, A'dan Z'yenin fiyatlandırmayla oynayabilmesi ve pazarı dinleyebilmek, bir sürü şey bulabilmek için. | TED | ولذا فقد توصلنا لنموذج ثاني لرأس المال الصبور ل A to Z، قرض وكذلك منحة، بحيث تستطيع A to Z اللعب بالأسعار وتتحسس السوق، ووجدنا عدد من الأشياء. |
Burada size anlatacağım şey, ders kitaplarının, özellikle de, herkesçe kabul gören ders kitaplarının matematiksel muhakemeyi ve sabırlı problem çözmeyi nasıl öğrettiğidir, yaptıkları şey "Two and a Half Men"i açmak ve bugün dersimiz bu demekten ibaret. | TED | إنني هنا لأخبركم أن الطريقة التي عليها كتبنا خصيصا كتبنا الرائجة تعلم التفكير الرياضي والحل الصبور للمسائل والمشكلات إنها تحاكي تماما عرض "رجلين ونصف" وتسميته يوم. |
İpleri hazır olduğunda, ateş böceği mukustan bir hamağın ucuna asılır ve bekler, tıpkı sabırlı bir balıkçı gibi. | Open Subtitles | حالمايتمنَصْبخيوطها، فإن "الدودة المتوهجة" تتدلي من الأرجوحة الصمغية... و تنتظر مثل الصياد الصبور... |
Öyle pek de sabırlı bir adama benzemiyor da. | Open Subtitles | وهو لا يبدو من النوع الصبور |
Haftalık 5 saat olan hazırlık zamanımın %90'nında ders kitabından böyle zorlayıcı soruları ele alıyorum ve sabırlı problem çözme ve matematiksel mantık yürütmeyi destekleyen hale getiriyorum. | TED | وبهذا فإن 90% مما أفعله في الخمس ساعات أسبوعيًا التي أقضيها في التحضير أن آخذ عناصر تشمل تحديًا معتدلًا لمسائل كهذه من كتابي وأعيد بنائهم مرة أخرى بطريقة تدعم التفكير الرياضي والحل الصبور للمسائل والمشكلات. |
Bilmiyorum, fakat Sergei sabırlı bir adam değildir. | Open Subtitles | ،لا أعلم ولكن (سيرجي) ليس بالرجل الصبور |