Ya da Londra metrosunun stratejik bir zayıflık olduğunu düşünen... | Open Subtitles | أَو أن تحت أرض لندن هو نقطة الضعف الإستراتيجية الرئيسية |
Onlarda zayıflık ve yorgunluk en büyük belirtilerden biri. | TED | يعتبر الضعف والتعب الإشارة الرئيسية بالنسبة لهم. |
-Çok zayıf görünüyor Doktor. -Bu şaşırtıcı bir durum Bayan Holmwood. | Open Subtitles | يبدو عليها الضعف الشديد دكتور انه حالة محيرة مدام هلون وود |
Belki bir durum değerlendirmesi yapıp, şeyi belirlemeliyiz... yol üzerindeki zayıf noktaları. | Open Subtitles | ربما لابد أن نقوم بتحليل الموقف ونحدد نقاط الضعف في خط السير |
Deri koltuklar gibi, iki katı fiyata. | Open Subtitles | الأمر بالنسبة لهم كالمقاعد الجلدية غالية الثمن، هذا سيكلف الضعف |
Hmph. General hangi şeyleri kendi için zayıflık olarak algılıyorsa algılasın. | Open Subtitles | مهما كان هذا الضعف الذي يقصده الجنرال يجب ان يدرك ان هذا ضعفه |
Hmph.g General nasıl bir zayıflık algılıyorsa o kendi zayıflığıdır. | Open Subtitles | مهما كان هذا الضعف الذي يقصده الجنرال يجب ان يدرك ان هذا ضعفه |
Asla gardını indirmezdi ve asla zayıflık göstermezdi. | Open Subtitles | وهي لاتسمح للحرس إطلاقا أن يظهروا علامة الضعف |
Asla gardını indirmezdi ve asla zayıflık göstermezdi. | Open Subtitles | وهي لاتسمح للحرس إطلاقا أن يظهروا علامة الضعف |
Biz de istihbarat topladık ve savunmanızdaki zayıf noktaları bulduk. | Open Subtitles | لذلك جمعنا معلومات استخباراتية وعثرنا على مواطن الضعف في دفاعاتكم |
zayıf görünmek istedim çünkü böylece kim diğerlerine ulaşmak istiyor görecektim. | Open Subtitles | أظهرتُ الضعف لأنّي أردتُ أن أرى من الذي سيصل إلى القمّة. |
Ama daha sıklıkla bu sinyal seviyesi güçlü ya da zayıf olarak tanımlanır. | Open Subtitles | لكن في كثير من الأحيان, الأتصال يكون موصوف بكل بساطة بالقوة أو الضعف. |
Nihayet zayıflıklarınızdan kurtulma şansınız var. Tıpkı bu zayıf halimden kurtulacağım gibi. | Open Subtitles | أخيرًا لديكم فرصة لنحر هذا الضعف للأبد كما سأنحر هذه الهيئة الضعيفة. |
her zaman pasta yaparım. bana iki katı ödemelisiniz ya da daha fazla , | Open Subtitles | أصنع الكعك دائما يجب أن تدفع لي الضعف أو أكثر |
Yüzlerce. Uzun mızraklar. Bir adamın iki katı kadar. | Open Subtitles | مئات من الرماح رماح طويلة ، الضعف كطول رجل |
Başlangıç noktası 6 saat. İki katını ödersen 3 saate düşer. | Open Subtitles | ست ساعات هي نقطة البداية أدفع له الضعف وأخرج في ثلاثة |
Sen zayıfsın. Tanrı bu zayıflığı aktarmana asla izin vermez. | Open Subtitles | أنت ضعيف والرب لن يريد أبداً بأنه يستمر هذا الضعف |
Bunun ne kadar güçsüz hissettirdiğini hayatta anlayamazsın, ne kadar güçsüz hissetiğimi. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تتخيل مدى الضعف الذي شعرت به وقتها كنت ضعيفاً |
Bu adamı ezip geçeceğime ya iki kat oynarsınız ya da hiç. | Open Subtitles | أراهن على الضعف أو لا شيء أنّي سأهزم هذا المغفّل شر هزمٍ |
Çünkü yolun sonunda savunmasız kalacağın çıkmaz bir sokak var. O sen değilsin değil mi? | Open Subtitles | يوجد طريق مسدود بغلاف كبير من الضعف هذا ليس من شيمك أليس كذالك؟ |
Oldukça basit. Fazla uzmanlaştıkça zayıflığın artar. Bu yavaşça ölmektir. | Open Subtitles | انها بغاية البساطه التخصص العالي وانت يولد الضعف انه الموت ببطئ |
Hazır zayıflıktan bahsetmişken, anne, elindeki ne, külçe altın mı? | Open Subtitles | , و بمناسبة الضعف يا أمي ماذا تمتلكين هناك , سبائك ذهب ؟ |
Bana bir bira, dostuma da bir duble ver. | Open Subtitles | إستمعي أعطني بيرة وأعطي رجلي هنا الضعف |
Eğer bu onunla yatmanı sağlarsa, bana çift ödeyeceksin. | Open Subtitles | إذا ذلك أتى بمفعول .. سيجب عليك أن تدفعي لي الضعف |
Nasıl aciz hissedilebileceğini biliyorum, ama bütün yapabileceğiniz sakin kalmak ve dua etmek. | Open Subtitles | أعرف مرةً شعور الضعف ، لكن كل مايمكنُك فعلهُ هو الهدوء والدعاء |
Karşılığında kağıt keselim. Yüksek kart, ya iki misli ya hiç. | Open Subtitles | انا سأقطع ورق الكوتشينة اما الضعف اولاشئ |
İnsan zaafı işime gelmiyor değil. Nasıl gelmesin ki? | Open Subtitles | الضعف البشري ليس أمراً أحبّطه كيف لي ذلك؟ |