bıçaklama, yakma, ısırma, boğma, göz oymak, deri yüzmek ve pisuvara sıçmak. | Open Subtitles | الطعن والحرق والعض والخنق وفقء العيون وسلخ فروة الرأس والتبرز في الساحة |
bıçaklama olayın yüzünden hala zayıf ve doktoru dinlenmeye ihtiyacı olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | لا يزال ضعيفاً بعد حادثة الطعن ويقول طبيبه أنه بحاجة إلى الراحة |
24 yaşında, göğüs ve karından çok sayıda bıçak darbesi almış. | Open Subtitles | 24سنه , عده جروح ناجمه عن الطعن في الصدر و البطن |
bıçak yaralarının derinlik ve genişliği böyle bir bıçakla yapılmış olabileceğini gösteriyor. | Open Subtitles | عمق و عرض الجروح الناتجة عن الطعن.. يمكن أن تحدث عن طريق.. هذا النوع من السكين |
Bizim için, bu tip bıçaklanma olaylarına böyle bakabiliyor olmak çok ilginç. | TED | انها حالة مثيرة للفضول انها حالة توضح لنا كيفية الطعن |
Güvenilirliği sarsıldığı için temyize gidecek bir sürü serseri. | Open Subtitles | المجرمون سوف يصرخون للإستئناف بسبب الطعن في موثوقيته |
Bak, düşündüm de son zamanlarda çok fazla bıçaklama ve silahla yaralanma vakasına baktın. | Open Subtitles | اسمعي، اشعر انكِ مؤخراً تحصلين على الكثير من حالات الطعن والطلقات النارية |
Dengesiz bıçaklama şeklini de açıklar. | Open Subtitles | لقد كان خارج عقله و النمط العصبى فى الطعن |
Garrett'a hapishanedeyken yapılan bıçaklama girişimlerinde ilgi çekebilecek birşey buldum. | Open Subtitles | لقد وجدت شيئا مهما بخصوص محاولات الطعن التي استهدفت غاريت بالسجن |
Onlar sadece konuşmak istiyorum bıçaklama hakkında size , bir ifadesi olsun. | Open Subtitles | يريدون أن يتحدثوا معك بشأن الطعن ليأخذوا إفادتك |
Ölüm savaşta olur ama arka sokaklardaki bıçaklama ve cinayetten ibaret dünyanız beni iğrendiriyor. | Open Subtitles | الموت في المعركة أمر لكن عالمك من الطعن في الظهر والجرائم يقززني |
Bill her zaman senin gördüğü en iyi bıçak kullanan hanımlardan biri olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | بيل كان دوماً يقول أنك أفضل فتاة رآها تستخدم أسلحة الطعن |
Evet. Daha çok bıçak yaralanmaları ve sarhoşlar daha az çatlak tip ve çocuklar olur. | Open Subtitles | اجل تكثر بها حالات الطعن والسّكر، والتّعاطي ويقلّ الأطفال |
kırık kemikler, derin bıçak yaraları, silah yarası. | Open Subtitles | عظام مكسورة، ندوب من جراء الطعن جروح من جراء رصاصات |
bıçaklanma olaylarında çoğunlukla katilin de bir yeri kesilir. | Open Subtitles | العديد من مرات الطعن القاتل سيجرح نفسه خلال العملية |
Hakim temyize başvuramayacağımızı söyledi. | Open Subtitles | قال القاضي بأنه لا يمكننا الطعن في القضية |
"Görüyorum ki, temyiz Mahkemesi Adams Davası'ndan beni tam notla geçirmiş." | Open Subtitles | "أعلم الآن لماذا قامت محكمة الطعن القضائيبإعطائيالعلامةالكاملة" " في قضية أدام" |
Öğrencilerimden biri, katilin Ajan Doggett'ın bulduğu kurbanı sadece bir kere bıçaklamak istediğini fark etti. | Open Subtitles | لكن أحد طلابي أدركوا الذي القاتل... قصد الطعن فقط ضحيّة الوكيل دوجيت مرّة. |
Taciz edilip bıçaklanmış 6 yaşında bir erkek çocuk bulduk. | Open Subtitles | لقد وجدنا صبيا عمره 6 سنوات تعرض للاساءة و الطعن |
Soygundan, bıçaklamadan, vurulmaktan, hırsızlıktan. | Open Subtitles | بسبب السرقة, الطعن, إطلاق النار والإعتداء |
Bu saplama yaraları büyük bir bıçağı işaret ediyor. | Open Subtitles | جُروح الطعن هذه تدل على إستخدام سكينٍ كبيرة. |
Hayır, bu iş beni etkilemiyor. Ateş açmalar, bıçaklamalar, dayaklar. | Open Subtitles | لا ,هذا الشيئ لا يؤثر فيّ,اطلاق النار الطعن ,الضرب |
Bana sorarsan, sinemada telefonunu açık bırakan kafasından bıçaklanmayı hak etmiştir. | Open Subtitles | إذا سألتني .. أي شخص يترك هاتفه في السينما يستحق الطعن في الرأس |
Bilmediği şey ise onu bıçakladığını gören bir tanığımızın olduğu. | Open Subtitles | لكن ما لا يعرفه أنْ لدينا شاهد على الطعن |
Evet, her şeyi berbat eden seni gördüm ama beni bir panda için bıçaklanmaktan kurtaran seni de gördüm. | Open Subtitles | نعم، أنا أَرى الشخص الذي أفسد هذا لكني أَرى ايضا الشخص الذي انقذنى من الطعن من على مؤخرة باندا عملاق |
bıçaklamanın artık modası geçti. | Open Subtitles | لقد انتهى عهد الطعن مع باندي ودامر. |