Bazıları ülkemizin bütçe açığı hakkında endişelenirken ben cesaret açığımız konusunda endişeliyim. | TED | بعض الناس يشعرون بالقلق حول العجز في الميزانية الفدرالية لدينا، لكنني أقلق بشأن عجز الشجاعة لدينا. |
...tamamen aciz, kımıldamaya korkan çünkü hareket etmemen gerekiyor. | Open Subtitles | فى غاية العجز.. خائف من أن أتحرك لأنه ليس من المفروض أن تتحرك .. |
Gelecek kış olacak. O zamana dek bir ordu yollamazlarsa, yaşlı ölü olacağız. | Open Subtitles | سيكون هذا فى الشتاء القادم ، اذا لم يرسلوا الينا السلاح ، فسنموت من العجز |
Ani bir ölüm korkusuyla yaşamanın ve bu konuda çaresiz kalmanın ne kadar korkutucu olduğunu sadece hayal edebilirim. | Open Subtitles | أستطيع فقط أن أتخيّل كم يمكن أن تكون مرعبةً الحياة في ظلّ الخوف من موتٍ مفاجئ و العجز عن فعل أي شيء حيال ذلك |
O zaman söyle bana Bill hangi cinsel işlev bozukluğunu tedavi etmemizi öneriyorsun? | Open Subtitles | إذن قل لي يا بيل، ما العجز الجنسي الذي تقترح أنّنا نعالجه؟ |
Bence Leonard'ın dolaylı yoldan anlatmak istediği şey bir çeşit cinsel işlev bozukluğu olabilir. | Open Subtitles | ربما ما يقصده لينورد بطريقة غير مباشرة هو الشعور ببعض العجز الجنسي |
- Organizasyonumda bulduğum açık beni yerimden edebilecek seviyedeki bilgiye sahip değildi. | Open Subtitles | العجز الذي وجدته بمُنضمتي لا يُمكنه تزويدهم بجميع المعارف اللازمة لتوغل المكان |
Şimdiki ve öngörülen bütçe açığını göz önüne alırsak harcamaları %32 oranında kısmamız gerekiyor. | Open Subtitles | مع العجز الحالي والمتوقع نحتاج ان نقتطع من النفقات بمعدل 32 بالمئه |
Şimdiye dek kalori açığı olan ülkeler bu açıkları ihtiyaç fazlasına sahip ülkelerden ithal ederek kapayabiliyordu. | TED | حتى الآن، فالدول التي تعاني من نقص في السعرات الحرارية تستطيع تدبير هذا العجز عن طريق الاستيراد من المناطق ذات الفائض. |
Olmadı çünkü o tartışmalar açığı olan ülkerin yararına fazlalık sahibi bölgelerden tutumlarında değişim talep ediyor. | TED | لم يحدث تغيير لأن هذه المناقشات تطلب من المناطق المصدرة تغيير عاداتهم الغذائية بدلا من مناطق العجز. |
Halsizlik, bıkkınlık, aptallık hissi, oturup bir şey yapabilmekten aciz olmak. | Open Subtitles | الإحساس بالخمول القلق البلاهة, هذا العجز للجلوس وعمل اي شيء |
Seni daha fazla oyalarsa aciz konumuna düşeceksin küçük dükkanlar da sözünü geçiren olacak. | Open Subtitles | إذا لوحظ عليك المماطلة سيبدو مثل العجز الجنسي المحلات الصغيرة ستظهر وتحكم السوق |
Parayı al, çöle taşınıp diğer yaşlı yahudilerle beraber emekliye ayrıl. | Open Subtitles | خذ المال وانتقل لتقاعد صحراوي مع بقية اليهود العجز |
Sanırım ona bizim gibi yaşlı iki karıda da hala çok iş olduğunu gösterdik. | Open Subtitles | أعتقد أننا أثبتنا له بأنه مازالت هناك حياة، في الامرأتين العجز |
Kendini güçlü hissetmek için çaresiz durumda olanları avlıyor muhtemelen kendi zaaflarından korkuyordur ki sebebi iktidarsızlık olabilir. | Open Subtitles | وهو يفترس على اليائسين حتى يشعر بالقوة، وربما خائف من ضعفه الشخصي، مما يوحي إلي العجز الجنسي |
Hangi cinsel işlev bozukluğunu tedavi etmemizi öneriyorsun? | Open Subtitles | ما العجز الجنسي الذي تقترح أنّنا نعالجه؟ |
Çok uzun bir süredir ereksiyon bozukluğu fiziksel bir sorun olarak görüldü ve haplarla, merhemlerle ve kayışları çok çabuk kopan aletlerle tedavi edildi. | Open Subtitles | ،طيلة عقود هذا العجز تم رؤيته كاعتلال بدني ،وتم علاجه بأقراص مراهم |
Yani, fonksiyonel kayıp çok açık. | TED | أعني ، أن العجز الحاصل بسبب الإعاقة واضح. |
Eğer ABD hükümetinin bütçe açığını finanse etmek isteyen yatırımcılar varsa, neden özgür basın açıklarını finanse etmek isteyen yatırımcılar olmasın ki? | TED | إذا كان هناك استعداد من قبل المستثمرين لتمويل العجز في ميزانية حكومة الولايات المتحدة، لماذا لا نجد مستثمرين راغبين في تمويل عجز الصّحافة الحرّة؟ |
ABD'de günümüzde, kendi kuşağım içinde çocuk felciyle felç kalan birkaç kişiden biriyim. | TED | وبين أبناء جيلي، أنا واحدة من القليلين في الولايات المتحدة المتعايشين مع العجز بسب شلل الأطفال حتى يومنا هذا. |
Burda sakat olduğun için maaş aldığın yazıyor - Sen... | Open Subtitles | انت هنا لانك تدعى العجز الجسدى اليس كذلك |
WG: İlki, kalp eksikliği: birbirimizin deneyimlerini coşkulu bir şekilde ve özür dilemeksizin, sözde bağlılığın ötesinde bir tutkuyla anlamada acizlik. | TED | وينونا: أولاً، فجوة القلب؛ أي العجز عن فهم أيٍّ من تجاربنا، وإظهار التعاطف بطريقة مبالغٍ فيها وبغطرسة لدرجة التملُّق. |
Doğrusu,yenilenmeden önce... ...ücretlerle ilgili bir konuşmayla beraber... ...acentamın bütçe açığının üçüncüsünü kapıyordum. | TED | وحينما كنت في طريقي، أنا فعلا كنت أغطي ثلث من العجز في ميزانية الوكالة برسوم الكلام. |
Hayır, hayır, parmaklarını kasten kendi kesti, bu yüzden hayatının sonuna kadar sakatlık ödemesi alabilecek. | Open Subtitles | كلا ، بتر إصبعيه عن عمد لينال إعانة العجز بقية حياته |
Buradaki amaç çaresizlik durumuna acizlik durumuna düşen zanlıyı çöküntüye uğratmaktı. | Open Subtitles | و الهدف هو جعل المشتبه به يصل لحالة من اليأس إلى حالة من العجز |
Eğer böyle beceriksizlik göstermeye devam ederseniz... | Open Subtitles | .. اذا استمريت بحاله العجز |