Farklı ırklardan öğrencilerin olduğu sınıf ve aktivitelere katılan gençlerin ırkçı önyargılarının azaldığına dair çalışmalar var. | TED | وهناك دراسات من خلالها المراهقين الذين يشاركون في فصول وأنشطة متاكملة عرقياً يخفضون التمييز العنصري لديهم. |
Ben Güney Afrika'da doğdum ve ailem ırkçı rejime direndikleri için hapsedildi. | TED | حسنا, ولدت بجنوب أفريقيا , و سجن والدي لمقاومتهم النظام العنصري |
Kendisi zaman zaman çok basit ifadelerle alaya alındı, tehlikeli, ırkçı, yabancı düşmanı, öfke körükleyen kişi gibi. | TED | لأنه أحيانا يتم وصمه بكلام مسطح كهذا الكاره للأجانب، العنصري الخطير المثير للفتن. |
Güney Afrika'nın eğitim sistemi, ırk ayrımı döneminde beyaz azınlığa göre düzenlenmişti. | TED | في جنوب أفريقيا، تم تأسيس التعليم خلال عهد الفصل العنصري للأقلية البيضاء |
diyorlar. Ve tabii ki bu terör çağını ayrımcılık ve yıllar süren ırkçılık takip etti. | TED | وتلك الفترة من الإرهاب ، بالطبع ، قد تلتها فترة الفصل العنصري وعقود من التبعية العنصرية والتمييز. |
Ama en çok da cinsiyet ve ırksal baskı mirasını ortaya dökmek zordu çünkü ben haklardan en çok faydalananlardan biriyim. | TED | ولكن اﻷصعب كان فرط ميراث الاضطهاد العنصري والجنسي في حين أني من أكبر المستفيدين. |
Irkçılığın en yaygın tanımı, ırkçı davranışların kirli kalplerin ve zihinlerin ürünü olduğu. | TED | أكثر تعريف شائع للعنصرية هو أن السلوك العنصري نتاج للقلوب والعقول الفاسدة. |
Neyse ki Japon-Amerikalılar ırkçı ayrımla olan savaşlarında yalnız değillerdi. | TED | لحسن الحظ، لم يكن الأمريكيون اليابانيون وحدهم في الحرب ضد التمييز العنصري. |
Hayatında koca bir dağa tırmandığını, ve bu dağın ırkçı baskıları ve apartaydı önce reddetmek ve sonra altetmek olduğunu söyledi. | TED | قال أنه خلال حياته تسلّق جبلاً عظيماً، جبل التحديات وبعدها هزم القهر العنصري وهزم الفصل العنصري. |
Amerikalı zenciler, ırkçı düşmanlığı için asla suçlanamaz. | Open Subtitles | السود الأمريكيين لا يمكن لومهم على الحقد العنصري |
Amerikalı zenciler, ırkçı düşmanlığı için asla suçlanamaz. | Open Subtitles | السود الأمريكيين لا يمكن لومهم على الحقد العنصري |
Bu sezonda ırkçı saldırılarla yüzyüze geldik. | Open Subtitles | واجهنا الكثير من التمييز العنصري خلال ذلك الموسم. |
Yeri gelmişken, ırkçı babamın burada olup bizi görmediğine gerçekten seviniyorum. | Open Subtitles | بعد قول ذلك أَنا مسرورُ جداً بأنّ أبي العنصري لا هنا أَنْ يَرانا سوية. |
Kötü, hapçı ve ırkçı bir babadan kaçmaya çalışıyorlardı. | Open Subtitles | كانا يهربان من والده الشرير العنصري متجرع الحبوب |
Hepimiz biliyoruz ki ve bunu ırkçı olma riski altında söylüyorum ki siyah erkekler, beyaz kadınlardan hoşlanır. | Open Subtitles | جميعنا نعرف ذلك. وأنا أقول أن الخطر العنصري أصبح قليلاً. الرجال السود يعشقون النساء البيضاء. |
Yine de bu sıkça olan bir şeydi çünkü ailem, ırk ayrımına son vermek için Virginia kırsalında beyaz bir toplulukta yaşıyordu. | TED | مع ذلك، حدث ذلك كثيراً لأن عائلتي تم اسكانها في مجتمع بريف فيرجينا كإجراء لإنهاء الفصل العنصري. |
Şimdi Barack Obama'nın başkan seçilmesinin ırk ayrımcılığının sonsuza kadar bitirdiği anlamına geliyor diyecek olan insanların olduğunu biliyorum, doğru mu? | TED | أدرك أن هنالك من يدعي أن انتخاب براك أوباما لرئاسة الولايات المتحدة تشير إلى نهاية التمييز العنصري للأبد، أليس كذلك؟ |
Gerçek şu ki, ırkçılık Birleşik Devletler'deki bazı ırk gruplarını sistematik olarak dezavantajlı duruma getiren gerçekten hileli bir sistem üretiyor. | TED | الحقيقة هي، أن التمييز العنصري يُنتج نظامًا فاسدًا يُطبق الحرمان المنهجي على بعض الفئات العرقية في الولايات المتحدة. |
Bense seni işten atmayı düşünüyordum ama ırkçılık deyip dava açarsın. | Open Subtitles | افكر في اضافتك لقوائم العاطلين و لكني اعرف انك ستقاضيني بتهمة بالتمييز العنصري |
Tarih boyunca, kamu güvenliğini sağlamadığımız fakat ırksal Ayrımcılığa ilişkin tarihsel mevzuatlara uzun süre maruz kaldığımız noktalara çekildik. | TED | تاريخيًا، انجررنا نحو تلك الأماكن حيث لم نوفر بالضرورة السلامة العامة لكن فُرض الفصل العنصري التشريعي التاريخي الطويل. |
- Olan her şey Browns. - Pekala, bu ırkçılıktır. | Open Subtitles | اي شيئ حصل عليه بروان حسنا , هذا العنصري |
Ama o kabul etmedi. Güney Afrika'yı ırkçılıktan gerçekten arındırana kadar bunu yapmayı reddetti. | TED | لكنه لم يفعل. ورفض ذلك إلى أن حقق هدفه بتحرير جنوب أفريقيا من الفصل العنصري. |
ayrımcılığı gördüğümüzde anlıyoruz ve bunun için birlikte savaşmalıyız. | TED | نحن نعرف التميز العنصري حينما نراه، ويجب علينا محاربته سوياً. |