Kimsenin birbirinden bir şeyler saklamadığı bir dünya da yaşamak istediğini, biliyorum ama kabul etmelisin ki, kimse seninle aynı fikirde değil. | Open Subtitles | انا اعرف انكِ تريدين العيش في عالم حيث لا يوجد من يخبيء على الآخر شيئاً ولكني واجهي الامر, لا احد يتفق معكِ |
Afrika'da yaşamak uçta olmaktır, mecazi ve gerçek anlamda 2008'den önceki bağlantıyı düşündüğünüzde. | TED | إن العيش في افريقيا هو بمثابة العيش على الحافة مجازا، وحرفيا إلى حد بعيد عندما نتذكر وسائل الاتصال قبل 2008. |
İlk sorum: Kimler demokrasi içinde yaşamak güzel bir şey diye düşünüyor? | TED | السؤال الأول هو: من يعتقد أن العيش في ظل نظام ديمقراطي أمر جيد؟ |
- Paris'de yaşamak keyifli olmalı. - Ama sen Paris'de yaşıyorsun. | Open Subtitles | ـ العيش في باريس يجب أن يكون مرحاً ـ لكنّك تعيش في باريس |
Umarım geleneksel toplumlar hakkında okumayı, benim onların içinde yaşamayı bulduğum kadar büyüleyici bulursunuz. | TED | آمل أن تجدوا القراءة عن المجتمعات التقليدية بقدرة المتعة التي وجدتها في العيش في تلك المجتمعات. |
Yat'ta yaşamak, bütün gün içmek, denizden Cabo'ya gitmek. | Open Subtitles | العيش في يخت، الشرب طوال النهار الإبحار إلى كابو. |
Bizimle kalmak yerine lüks bir apartmanda yaşıyorsun. | Open Subtitles | فضلتي العيش في شقة فاخرة بدلاً من العيش في المنزل |
Kimse istediği yerde yaşamıyor. Hayalimdeki yerde yaşamak istiyorum ben, tamam mı? | Open Subtitles | .لا أحد يود العيش حيث يسكن فإنهم يريدون العيش في الخيال، إتفقنا؟ |
Benim gibi insanlar, artık Togo'da yaşamak istemiyor. | TED | فالأشخاص مثلي لا يستطيعون العيش في توجو بعد الآن. |
Bazen hep Oz'da yaşamak istediğini düşünüyorum." | Open Subtitles | اعتقد احيانا بانها تريد العيش في اريزونا للأبد |
Dostum, Afrika'da yaşamak harika olmalı! | Open Subtitles | . يا رجل , العيش في افريقيا يجب ان يكون رائعاً |
Okul servisi büyüklüğündeki bir şeyin içinde yaşamak değildi. | TED | لم يكن الهدف العيش في مكان بحجم حافلة مدرسية. |
Korku içinde yaşamak, yaşamak değildir. | Open Subtitles | كما ترون، العيش في خوف لا يعني عيشاً على الإطلاق |
Bir insanın Mantattan'da yaşama şansı varken neden New Jersey'de yaşamak ister ki? | Open Subtitles | لا أفهم, لماذا ترد العيش في نيوجيرزي عندما تكون لديك الفرصة في أن تعيش في مانهاتن؟ |
İnsanların senin çalıştığını görmesinden çok, pislik içinde yaşamayı seviyorsun. | Open Subtitles | تفضّل العيش في القذارة على أن يراك الناس تجرف |
Sana New York'ta yaşamak istemediğimi ...söylemiştim ...sen beni dinlemedin yine de gittin... | Open Subtitles | لأنني قلت بأنني لا أريد العيش في نيويورك و لم تسمعيني و ذهبتي رغم دلك |
Özetle, güzel ve dışarıda bir yerde yaşamak istiyorum. | Open Subtitles | الخلاصة: أنني أريد العيش في مكان جميل في الخارج |
Makaklar için, kentsel orman yaşamı gerçek yaşam ortamlarından daha kolay. | Open Subtitles | بالنسبةللماكاك، العيش في الغابة المدنية أسهل بكثير من العيش في الغابة الحقيقية |
Ona karşı olursan bu toplumun gerçekten hayatta kalacağına inanıyor musun? | Open Subtitles | أتظنّ حقا أن بوسعك العيش في هذا المجتمع إذا انقلبت ضده؟ |
Güven fonunu kaybetmekten mi yoksa Hindistan'da yaşamaktan mı bahsediyorsun? | Open Subtitles | هل تتحدثين عن خسارة تمويلك أو عن العيش في "الهند"؟ |
Bu da demektir ki... benzetimdeki herkes yaşamaya devam edecek. | Open Subtitles | و هذا يعني كل شخص سيبقي في العيش في المحاكاة |
Olgun kimlik, döngünün tamamında yaşayabilir. | TED | الهوية الناضجة هي القدرة على العيش في دورة كاملة. |
Hissettiğim şekilde konuştum, asıl gerçekler hakkında konuştum ve Hindistan'da yaşamanın getirdiği huzursuzluk hakkında konuştum. | TED | و عن كيف كان شعوري وعن حقائق على الأرض، وعن إحباطات العيش في الهند. |
Ben insanların öldürülüp, çöp gibi sokağa atıldığı bir şehirde yaşayabilecek gibi hissetmiyordum. | TED | لم أعتقده أنه بإمكاني العيش في مدينة حيث يقتل الناس ويرمون كالنفايات في الشارع. |
Aranızda kaç kişinin, Çamurdan bir evde yaşama deneyimi var? | TED | كم شخصاً منكم هنا جرّب العيش في بيت من الوحل؟ |