En üst katın ekstra lüks olduğunu sanıyordum. 62. kat. | Open Subtitles | اعتقدت أن الجناح الفاخر هو الطابق الأخير و رقمه 62 |
Sadece 5 dolarlık lüks spa paketimiz hayvan gezdirmeyi ve yıkamayı kapsar. | Open Subtitles | بسعر 5 دولارات فقط, عرض منتجعنا الفاخر يشمل تمشية الحيوان و غسله. |
Böylece herkes bu gereksiz süslü sarayında benim gibiler tarafından nasıl horlandığını görür! | Open Subtitles | دعيهم يرون جميعهم كيف يدوس على أمثالي لبناء هذا المكان الفاخر من لاشيء |
Sırf büyük süslü bir evde oturuyorsun ve süslü yemekler pişirebilen bir aşın var diye farklı bir insan olduğunu mu zannediyorsun? | Open Subtitles | أتعتقدين فقط لأنك ِ تعيشين في منزل كبير وفاخر ولديك ِ طباخ الذي يطبخ طعامك ِ الفاخر بأنك ِ شخص مختلف ؟ |
İşte buna içilir! Sana pahalı bir kırmızı şarap aldım. | Open Subtitles | فلنشرب نخب هذا المناسبة بعضاً من النبيذ الفاخر |
Onlar havalı otellerinde havuzun yanında oturuyor, gülüşüyor, içki içiyor. | Open Subtitles | انهم يجلسون عند البركة في فندقهم الفاخر يضحكون وشربون الخمر |
İthal çekirdekler, dev ofis, gösterişli takım... | Open Subtitles | حبوب القهوة المستوردة المكتب الكبير، الجناح الفاخر |
Bu, geçen hafta gittiğiniz lüks restoranda bulaşıkları yıkayan adamın başına geliyor. | TED | يحدث للرجل الذي يغسل الصحون في المطعم الفاخر الذي ذهبت إليه الأسبوع الماضي. |
lüks planlamasi ve farkli duvar insasi sebebiyle bu sinirlar icindeki en büyük gök delen apartmani, olmasida göz önünde bulundurulmalidir. | Open Subtitles | بنى البرج على مرتفع على لضمان الحصول على الشمس طوال اليوم والاستمتاع بالمناظر الخلابة بفضل التخطيط الفاخر وطريقة بناء الجدار الستارى |
Deniz'inde, lüks yatıyla bir deniz yolculuğunda, boğulduğu sanılıyor." | Open Subtitles | فى رحلة بحرية على يخته الفاخر فى بحر الصين الجنوبى |
Şu yeni açılan lüks kaplıcaya gideriz. | Open Subtitles | سوف نذهب الى هذا المنتجع الفاخر الذي افتتح للتو |
Elimizdeki tek oda, lüks süit. | Open Subtitles | المكان الوحيد المتوفّر هو الجناح الفاخر. |
Belki ona yeşik kakuleli lüks biryani yapabilirsiniz | Open Subtitles | ربما تستطيعين أن تُعطيه . البيرياني الفاخر مع الكاردموم الأخضر |
Fakat onu tekrar görmeyeceğim için mutluydum ya da onun süslü aptal elbiselerini. | Open Subtitles | ولكنني كنت سعيدأ لأنني لن ألتقي بها مجدداً ولن أرى ردائها الفاخر الغبي أيضاً |
Ida örgü örmeyi, tığ işini bahçe işlerini, süslü yemekler yapmayı lüzumsuz ev işlerini ve sanatsal hobileri sevmiyor. | Open Subtitles | تقول أنّه لا يروقها الحياكة وحبك النسيج والبستنة وطهي الطعام الفاخر تأدية الأعمال المنزلية المرهقة أو الهوايات الفنية |
Ama bu süslü anahtarı sürücü koltuğunda bulmuşlar. | Open Subtitles | لكنهم أيضا وجدوا هذا المفتاح الفاخر, محشور في مقعد السائق. |
Gurme olmak demek süslü yemekleri sevmek değildir. | Open Subtitles | كون المرأ عاشق طعام لا يعني فقط الإعجاب بالطعام الفاخر |
Benimle eve gelip, bütün bunları geçmişte bırakmak için bir... ev dolusu pahalı eşyadan vazgeçebilirdim. | Open Subtitles | يمكنني ترك المنزل الفاخر هذا فقط لتنتهي هذه المحنة و تعود معي |
Sizin o havalı, özgür evinizde onu atlatmanız kolaydı çünkü. | Open Subtitles | كان سهلاً عليكِ أن تتجنّبيها ببيتكِ الواسع الفاخر. |
gösterişli sunumlarının ve yönetim kurulunun canı cehenneme. | Open Subtitles | من يحتاج الى عرضها الفاخر و مجلس الإدارة |
'Suşi Deluxe'le birlikte, denizkestanesi de veriyorlar mı? Ondan sipariş vermiştim. | Open Subtitles | هل يأتي القنفذ البحري مع السوشي الفاخر ,فقد كان هذا ما طلبته |
Şu eğere bak. El işi, birinci sınıf deri. | Open Subtitles | انظر إلى هذا السرج إنه مصنوع يدويا وهو من الجلد الفاخر |
kaliteli şaraplar, taze av etleri hayallerinde bile göremeyeceği büyük bir ev gibi, diğer şeyleri kullandı. | Open Subtitles | , كالبيذ الفاخر والألعاب الجديدة وبيت من الكبَر بمقدار ما كانت صغيرة ممتلكاته الاخرى |
Sıcak bir kulüpte fiyakalı bir gece geçirmek mi yoksa soğuk bir odada denizcilerle terlemek mi? | Open Subtitles | تريد قضاء الليلية في أحد الأندية الفاخر المثيرة أو تعرق رجال البحرية في غرفة باردة؟ |