Bu gece, onlar sadece gurur ve alkışlarınız için dövüşecek. | Open Subtitles | الليلة، يحاربون بدون مقابل لكن من أجل الفخر و تصفقاتكم |
Baban seninle gerçekten gurur duyardı. Böyle bir kadına dönüşmen onu şaşırtırdı. | Open Subtitles | كان والدك ليشعر بالمزيد من الفخر كان سيعشق المرأة التي أصبحت عليها |
oluyor. Ve yine de, muhbirlerle konuştuğunuzda, tekrar eden bir şekilde duyduğum şey gurur. | TED | و مع ذلك، عندما أتحدث إلى كاشفوا الفساد، النبرة المتكررة التي أسمعها هي الفخر. |
Ona bakarken kendinizi ihtiyatlı, belki biraz utanmış veya biraz gururlu hissedebilirsiniz. | TED | قد تشعر بالغموض عندما تنظر لما كتبته أو قد تشعر بقليل من الخجل أو الفخر |
Ama daha önemlisi, Afrika kökenli bütün öğrencilerin birliği, Afrika'ya güç, onur ve bağlılık sağlayan sürekli bir kaynak. | TED | و لكن الأهم من ذلك , الهيكل الطلابي الإقريقي بأجمعه هو مصدر متواصل للقوة , الفخر و الإلتزام بإفريقيا |
Tibet yemeklerini çok sevdiğini biliyorum, işte Küçük Tibet'in gururu! | Open Subtitles | اعلم مدى حبكِ للطعام التبتي، لذا.. الفخر بقليل من التبت |
Bu disiplin ve çalışma, bundan gurur duyarsınız. | TED | ذلك هو الانضباط، وذلك هو التحضير، وبعض من الفخر في هذا الأمر. |
için Şikago'yu seviyor. TK: Harika simgeleşme ve kentsel gurur arasında olumlu bir geri-bildirim döngüsü. | TED | تيد: هناك حلقة ردود فعل إيجابية تجمع بين الرمزية العظيمة و إحساس الفخر و الإعتزاز |
Büyük Çamur'u Başkan benimle gurur duysun diye almadım. | Open Subtitles | أنا لَم أَشتري الموحل الكبير لعمل الفخر الرئيسي مني |
Muazzam bir gurur duysam da büyük bir alçakgönüllülükle ve işini yapmış olma duygusuyla ve büyük minnet duyarak ülkemizdeki en yüksek mevki için adaylığı kabul ediyorum. | Open Subtitles | بكل تواضع وبكامل الفخر وبالاحساس بثقل المهمة التى يجب أن تنجز أقبل بإمتنان ترشيحكم لى |
Ve şimdi, bayanlar ve baylar, özellikle de siz baylar, Beacon City'nin neşe ve gurur kaynağını iftiharla sunuyoruz. | Open Subtitles | والآن، أيها السيدات والسادة يحق لنا الفخر والبهجة بمدينتنا، بيكون |
Bu bayanı muayene etmiş olmaktan büyük gurur duyuyorum. | Open Subtitles | لقد كان لي الفخر بأن أحظى بفرصة فحص تلك السيدة الصغيرة |
Ve Kraliçe'nin bizim şehrimizi seçmesinden gurur duyabiliriz... | Open Subtitles | و لنا الفخر أن الملكة إختارت مدينتنا لتزورها |
Sadece aşağılanmaya tabir kalanlara, gurur ve saygınlık sunacağız. | Open Subtitles | سنقدم الفخر و الكرامة إلى أولئك الذين لم يعرفوا إلا الذل |
Her biriniz bu olayda oynayacağınız rolden gurur duyabilirsiniz. | Open Subtitles | كل فرد منكم يمكنه الفخر بالدور الذي سيلعبه في هذه المناسبه |
Belli oluyordur. İnsanlara güven ve gurur veriyor. | Open Subtitles | كما انها تزيد الجميع من الاحساس بالامان و الفخر |
Onun alçakgönüllü ve gururlu hayatına bir bakalım. | Open Subtitles | المرء ينظر الى الخلف على حياته, بكل التواضع و الفخر |
Bedford Forrest'a hizmet etme gururuna nail oldum. - Elini sıkmaktan onur duyarım. | Open Subtitles | كان لي الفخر, سيدي من الخدمة في بيدفورد فورست |
Bu insanların gözlerindeki gururu bir görmelisiniz. | TED | ويجب أن تشاهد الفخر في أعين هؤلاء الناس. |
Büyük bir gururla bu yeni okulu, spor salonu ya da eğlence merkezini açıyorum. | Open Subtitles | ببالغ الفخر أفتتح هذه المدرسة الجديدة أو الملعب أو عامل الجذب |
yüzyıllardır yapılan keşiflerden sonra sen bugün ... ülkenin ve ailenin onuru geri kazandırdın. | Open Subtitles | غير رسمياً بعد قرون من البحث في هذا اليوم .. لقد جلبت الفخر لبلدك وعائلتك |
Almore'ye kim şeref kazandırdı? | Open Subtitles | من غرس الفخر في ألمور؟ من الذ ي أدخل الكمبيوتر في كل مدرسة و كلية و قرية؟ |
Böyle bir hediyeyi kabul etmek bizim için onurdur. | Open Subtitles | من دواعى الفخر أن نستقبل هذه الهدية |
"Günah gururdur." | Open Subtitles | الخطيئة هي الفخر. |
Kibir ölümcül bir günahtır, Artista. | Open Subtitles | الفخر من الخطايا السبعة المميتة أيها الفنّان |
Beni yüzbaşı yaptılar;: müthiş gururlandım: | Open Subtitles | تمت ترقيتي و هذا جعلني شديد الفخر |
Haryana eyalet takımına seçilen Geeta Kumari sadece okulumuzu değil tüm Bhiwani'yi onurlandırdı. | Open Subtitles | لم تجلب (جيتا كوماري) الفخر لمدرستنا وحسب بل جلبته لقريتنا بأكملها |
Sanırım nedeni, burayı açmak için parayı babamın vermiş olması ve tek isteğimin onu gururlandırmak oluşuydu. | Open Subtitles | أظن لأن أبي أعطاني المال لأؤسس هذا المكان وكل ما أردت فعله في حياتي هو جلب الفخر له |