Bu meselenin felsefi çalılıklarında dolaşmakta haklıyız. | TED | إننا الاّن في وسط كل تلك النظريات ، في خضم ذلك النقاش الفلسفي. |
1812 ve 1813 kışında Cambridge'de bu dört kişi felsefi kahvaltılar adını verdikleri şey için buluştular. | TED | وفي شتاء عامي 1812 و 1813 في جامعة كامبردج، اجتمع الرجال الأربعة ليحضروا ما أسموه بالإفطار الفلسفي. |
felsefi kahvaltı kulübünün üyeleri buna katılmadı. | TED | رفض أعضاء نادي الإفطار الفلسفي هذه الفكرة. |
İntihar, üzerinde düşünmeye değer tek felsefik sorundur. | Open Subtitles | الإنتحار الفلسفي هو المشكلة الوحيدة التي تستحق التفكير |
felsefi olarak mı? Ne felsefesi? | Open Subtitles | "بشكل فلسفي ؟" ماهو الفلسفي ؟ |
En kötüsü, benim anlayamadığım filozofik bir nedenden ötürü bazıları bu fikre karşılar. | Open Subtitles | في أسوء الأحوال بعض الناس يختلفون سويا في المستوى الفلسفي أنا لا أفهم |
felsefi kahvaltı kulübü, birlikte çalışarak bunu değiştirdi. | TED | غيّر نادي الإفطار الفلسفي هذا عن طريق العمل الجماعي. |
felsefi kahvaltı kulübünün üyeleri, Britanya Derneği de dahil olmak üzere, birkaç yeni bilimsel dernek oluşturulmasına yardımcı oldu. | TED | وقد ساعد أعضاء نادي الإفطار الفلسفي في إنشاء عدد من المجتمعات العلمية الجديد، من بينها الجمعية البريطانية. |
Yani, felsefi kahvaltı kulübü, modern bilim adamının icat edilmesine yardımcı oldu. | TED | لذلك فقد ساهم نادي الإفطار الفلسفي في تكوين العلماء المعاصرين. |
Ergenlik çağının başında felsefi tartışmada, Latincede ve Aztek dili Nahuatide uzmanlaştı. | TED | بحلول المراهقة المبكرة، كانت تتقن النقاش الفلسفي واللاتينية، ولغة الأزتك الناهيوتل. |
Bunu felsefi şüphe ve beynin detaylı diseksiyonu şekillendirmişti. | Open Subtitles | صاغه الشك الفلسفي و التشريحات المفصلة للدماغ |
...Bu konuda ilerleme kaydetmek için nesnelerin felsefi yanları konusunda endişe duymanıza gerek yoktu. | Open Subtitles | لا تحتاج ان تقلق حول الجانب الفلسفي للأشياء لإحراز تقدم مع ذلك. |
İngilizce çevirisi eşit cömertlik olurdu ama içerdiği derin felsefi anlamı “birbirini önemsemektir”. | TED | ترجمة عربية بسيطة و حرفية ستكون "الكرم"، لكن المعنى الفلسفي العميق هو الرعاية، معًا، لبعضنا البعض. |
Bugün üzerine konuştuğumuz her şey, nörolojinin felsefi yönlü prensibine dayanıyor, ki bunda da zihin aşikar gizemli özellikleri ile, aslında bizlerin üzerinde oynama yapabileceği maddesel şeylerden oluşur. | TED | إذاً كل شيء تكلمنا عنه اليوم هو عن هذا المبدأ الفلسفي في علم الأعصاب أن العقل، مع خواصه التي تبدو غامضة، هو في الحقيقة مكون من أشياء فيزيائية يمكننا تعديلها. |
Tamamen felsefi bir tartışmanın içine dalmıştı. | Open Subtitles | كان منغمساً تماماً في الجدال، الجدال الفلسفي... |
Bu yeni bir felsefik düşünce değil: gerçekle ilgili şüphecilik. | TED | ليس هذا الفكر الفلسفي الجديد -- الشك حول الحقيقة. |
"Bulutlar" adlı oyununda olduğu gibi, moda olan felsefik düşünceyi hicvettiği fantastik senaryolarla tartışmalı durumlara dikkat çeker. "Bulutlar" 'da, kahraman Strepsiades | TED | تستخدم المسرحيات الأخرى سيناريوهات رائعة مماثلة لتنقد أوضاعًا محلية، كما في مسرحية "السُّحب،" حيث سخر أريستوفانيس من التفكير الفلسفي الحديث. |
felsefi olarak mı? Ne felsefesi? | Open Subtitles | "بشكل فلسفي ؟" ماهو الفلسفي ؟ |
filozofik düşünceyle, akademiyle pratik uygulama, harekete dökme arasında fark var. | Open Subtitles | هناك فرق بين الفكر الفلسفي والتطبيق العملي الاكاديمي اعمل على الحدث |
Bakın, Hakim Gandhi burada filozofik anarşizm saçmalığını haklı göstermeye çalışıyor. | Open Subtitles | انظر، القاضي غاندي هنا يُحاولُ سَحْب هراء فوضويتها الفلسفي |