Namlu alevi silahtan çıkan yüksek ısılı gazlar sonucunda oluşur. | Open Subtitles | ومضة الفوهة تنتج عن خروج الغازات شديدة السخونة من المسدس. |
Tüfekle parçaları sıçratmak zordur. Namlu çok uzundur. | Open Subtitles | لكن صعب التناثر بسلاح قاذف الفوهة طويلة جداً |
Bu krater kenarı oradaki ağızdan fırlatılan kayalarla dolu durumda. | Open Subtitles | حافة الفوهة هذه مغطاة بالصخور التي أُلقيت من الشق بالأسفل |
Bu krateri çevreleyen buz mağaralarında şimdiye kadar bilinmeyen yaşam formlarının bile olabileceği düşünülüyor. | Open Subtitles | يُعتقد الآن أنّ الكهوف الجليدية التي هدّبت هذه الفوهة لعلها تكون أيضاً موطنٌ لأشكال الحياة المجهولة حتى الآن |
Hortumu korkuluk duvarının üstüne götürüp içeriye sıkın. | Open Subtitles | الفوهة على المتراس و مفتاح الربط معك |
Olan şu, ilk sıçrama sırasında, sondanın bir ayağı bir yerlerde, bir kraterin kenarına çarptı ve bu sondanın dönme hızını değiştirdi. | TED | يبدو أن ما حصل أثناء القفزة الأولى، هو أننا اصطدمنا بحافة الفوهة بأحد أذرع المسبار، فتغيرت بذلك سرعة دوران المسبار. |
Kratere yaklaşırken koşullar pek iyi görünmüyor. | Open Subtitles | ،نحن ندنو من الفوهة لا تُبشر الظروف بالخير |
Namluyu kaydırdın çünkü tetiği çektikten sonra gözlerini kaçırdın. | Open Subtitles | لقد تركت الفوهة تنزلق لأنك لم تكن تحدق خلال إطلاق النار. |
Pompalımı da. Çift namlulu olan. Bodrumda. | Open Subtitles | وبندقيتي، ذات الفوهة المزدوجة إنها في السرداب |
Bunun Namlu ağzı uymuyor. | Open Subtitles | نلعب لعبة المطابقة منطقة وصل الفوهة ليست ملائمة |
O mengene Namlu üzerinde kendine has alet izleri bırakmış. | Open Subtitles | وذلك تلك أثر مميز جداً على الفوهة |
Namlu ağzındaki alev, mermiden önce çıkan sıcak tozlarla karbonmonoksit karışımından ibarettir. | Open Subtitles | ومضة الفوهة هي تركيبة من التراب الساخن ومونيكسيد الكربون " تتبع خط إسقاط " |
Bu küçük krater son patlama sırasında oluştu. | Open Subtitles | هذه الفوهة الصغيرة تشكلت بعد ثوران البركان الأخير. تستطيعين رؤية الححم. |
O zaman, krater içine inmek gibi yersiz bir deneme yapıldı. | Open Subtitles | في ذلك الوقت، كانت هناك محاولة جريئة للنزل إلى الفوهة. |
Bu krateri çevreleyen buz mağaralarında şimdiye kadar bilinmeyen yaşam formlarının bile olabileceği düşünülüyor. | Open Subtitles | يُعتقد الآن أنّ الكهوف الجليدية التي هدّبت هذه الفوهة لعلها تكون أيضاً موطنٌ لأشكال الحياة المجهولة حتى الآن |
Dünya'ya düşmüş ve gördüğümüz krateri oluşturmuş. | Open Subtitles | و سقطَ على الأرض مُخلفاً الفوهة التي نراها الآن. |
Hortumu götürürüz. | Open Subtitles | سوف نأخذ الفوهة معنا |
Al, Hortumu tut. | Open Subtitles | تفضل , أمسك الفوهة |
Ucuz atlattık. İyi ki duman tüten bir kraterin tam ortasına düştü. | Open Subtitles | نجوت بأعجوبة ، لحسن الحظ أنها هبطت في هذه الفوهة التي يتصاعد منها الدخان |
Eğer Bly peşimden gelirse, benim tüm hayatımda aynı kraterin içine gider. | Open Subtitles | إذا قام بلاي بمطاردتي بهذا, فبإمكاني إلقاء بقية حياتي في نفس تلك الفوهة |
Kratere yaklaşırken koşullar pek iyi görünmüyor. | Open Subtitles | ،نحن ندنو من الفوهة لا تُبشر الظروف بالخير |
Namluyu buradan görebilirsin. | Open Subtitles | ضعيّ نظركِ الآن على أمتداد الفوهة |
Bu, çift namlulu, ucu kesik, bir tüfek. | Open Subtitles | هنا مسدس " ساويد" مزدوج الفوهة من شركة ايثاكا |
Yani namludan çıktıktan sonra ona etki eden bir şey olmuş. | Open Subtitles | لكن الرصاصة منقوشة بالإضافة للتصدعات إذاً شيء ما بالتأكيد عمل عليها بعدما تركت الفوهة |