Bu kurumlarsa bu çocukların ailelerinden yüzlerce kilometre uzakta olabiliyor. | TED | قد تكون المؤسسة تبعد مئات الكيلومترات عن منزل العائلة. |
Bunların kütlesi güneşimizden milyonlarca ya da milyarlarca daha büyük ve milyarlarca kilometre uzunluğunda olay ufukları var. | TED | حيث أن حجمها أكبر بملاين أو مليارات المرات مقارنة بحجم شمسنا وقد يبغ قطر أفق الحدث الخاص بها مليارات الكيلومترات. |
Problem ise bütün ilginç şeyler fizik çekirdeğinde oluyor ve çekirdek de binlerce kilometre demir, karbon ve silikonun arkasında gizli. | TED | المشكلة هي كل الفيزياء المثيرة تحدث في النواة و النواه مختبأة حول آلاف الكيلومترات. من الحديد و الكربون و السيلكون |
Ancak jeolojistlerin tahmin ettiğine göre hala gizli olan, keşfedilmemiş ve haritalandırılmamış, yaklaşık 10 milyon kilometrelik bir kısım mevcut. | TED | ولكن علماء طبقات الأرض قدروا أن المتبقي، حتى يتم اكتشافه ورسمه في شكل خرائط، يمثل حوالي 10 مليون من الكيلومترات. |
Binlerce kilometreyi sadece Bangkok'ta savaşmak için geldim. | Open Subtitles | أنا لم أقطع آلاف الكيلومترات فقط للقتال في بانكوك |
Siz de onları çekiyorsunuz, kilometrelerce uzaktan etkili yer çekimi sayesinde. | TED | وأنت تسحبهما بالمقابل أيضاً، متصلين عبر تريليونات الكيلومترات بالجاذبية. |
Metal yerine, cam dikkatlice eritilerek daha esnek yüzlerce kilometre uzunluğunda ve saç telinden daha kalın olmayan fiber kıllara dönüştü. | TED | بدل المعدن، يمكن أن يذاب الزجاج بعناية ثم يُجلب إلى أسلاك مرنة من الألياف، بطول مئات الكيلومترات وبمثل سمك شعر الإنسان. |
Bir hayali kovalamak için binlerce kilometre gitmeliydim. | TED | كان يجب أن أنتقل آلاف الكيلومترات بعيدا لأتبع حلمي، |
Ama bunlar harika uçucular. Özellikle bu tür binlerce kilometre uçabiliyor. | TED | إنهم ماهرون جداً في الطيران. هذا النوع بالذات يستطيع الطيران آلاف الكيلومترات. |
Çok alçak irtifadan geçiyordu, yüzeyden sadece bir kaç yüz kilometre uzaktaydı. | TED | المسبار اتخذ مسارا قريبا جدا من سطح القمر انسليداس بضعة مئات من الكيلومترات فوق سطحه |
Bin kilometre bir aralıkta gürültüden daha yüksektir. | TED | لانها كانت اعلى من الضجيج البحري وحتى على نطاق آلاف الكيلومترات |
Burada, yer yüzünün binlerce kilometre altında, ...kanun bizleriz. | Open Subtitles | هنا، مئات الكيلومترات تحت سطح الأرض، نحن القانون. |
Negatifler buradan giriyor ve diğer taraftan vaftiz, düğün ve tatil anıları binlerce kilometre uzağa gönderilmeye hazır olarak çıkıyor. | Open Subtitles | الشريط يدخل من جانب، النيجاتيف وفى الجانب الآخر آلاف الكيلومترات من التجارب، حفلات الزواج، ذكريات أعياد ميلاد |
Binlerce kilometre uzaklığa rağmen köşebaşındaymışsın gibi geliyor. | Open Subtitles | تبعد آلاف الكيلومترات ويبدو صوتك وكأنك قريب |
kilometre göstergesinde bir hata olduğunu biliyordum çünkü saatte 130'la giderken yanımdan bir ördek geçti. | Open Subtitles | وتخيلوا كان هناك خطأ فى عداد الكيلومترات وسجل 130 كم فى الساعة فى نفس الاتجاة |
Binlerce kilometre boyunca, Kuzey Amerika kıyısını takip ediyor. | Open Subtitles | لآلاف الكيلومترات يتبع سواحل أمريكا الشمالية |
Gemi sadece birkaç yüz kilometre ilerimizde olmalı. | Open Subtitles | السفينة تبعد عنا بضعة مئات من الكيلومترات |
Erimiş kaya, genellikle yerin yüzlerce kilometre altında bulunur. | Open Subtitles | تقبع الصخور المنصهرة عادةً مئات الكيلومترات تحت الأرض، |
Bu, Dünya'nın yüzeyinde yüzlerce kilometre uzanan bir çatlak. | Open Subtitles | إنها صدعٌ في سطح الأرض يمتد لمئات الكيلومترات. |
Şehirleri her yönden kesen yüzlerce kilometrelik yeşil yollar. | TED | مئات الكيلومترات من المتنزهات التي تقطع المدينة في كل إتجاه. |
Aslında yukarıdan bakınca cenotelerin yüzlerce kilometrelik bir alana yayılmış olduğunu görebiliyorsunuz. | Open Subtitles | في الواقع، عندما تنظر من أعلى، بوسعك أن ترى سينوتي متفرقة عبر مئات الكيلومترات. |
Kalp hızını, kilometreyi, yeri kaydediyor. | Open Subtitles | تقوم بتسجيل معدل ضربات القلب، عدد الكيلومترات والمكان |
O zaman araba sürdük kilometrelerce, kamışımıza su yürüyünce. | Open Subtitles | إذن، قُدنا العديد من الكيلومترات من أجل مضاجعة الفتيات ؟ |
Ama milyarlarca kilometreye dağılmış milyonlarca kaya var. | Open Subtitles | لكن هناك الملايين من الصخور التي تنتشر على الملايين من الكيلومترات |