O an geldiğinde, aşka olan tutkun, artık düş ve kuruntu olmayacak. | Open Subtitles | عندما تأتى تلك اللحظه رغبتك فى الحب لن يصبح خيالاً او وهماً |
İşte. İşte burası bana bir hediyen olduğunu anladığım an. | Open Subtitles | هنا، هنا هي اللحظه التي علمت فيها أنكِ تملكين موهبة |
Fakat şu anda düşündüğüm tek şey Aziz için bir şeyler yapmak. | Open Subtitles | إهتمامي الوحيد في هذه اللحظه هو أن أفعل شيئاً من أجل عزيز |
Tabi haklısın. Belki şu anda pek rahatlatıcı gelmiyor bunlar sana. | Open Subtitles | بالتأكيد أنت محقه ، ربما لن تتفهمي كلامي في هذه اللحظه |
Bu anı dört gözle beklediğimi itiraf etmeliyim, kalan son kişiye bunları anlatabilmek için. | Open Subtitles | يجب أن أعترف .. أننى كنت أنتظر هذه اللحظه لأكون قادرا على أن أخبر الشخص الأخير الذى نجا عن كل هذا |
Dinle, kargaşanın maksimum olduğu anı bekle sonra güvenlik görevlilerinin odasına doğru yerleri silmeye başla. | Open Subtitles | إنتظرى اللحظه الأكثر تشويشاْ وبعد ذلك قومى بالتنظيف بإتجاة حجرة الحرس |
Geri döndüğüm için çok mutluyum bu anın içine etmek istemem. | Open Subtitles | كنت سعيداً لعودتى حتى إنى لا أتحمل أن أفسد تلك اللحظه |
Ama o andan itibaren, her şey çok, çok daha kolaydı | Open Subtitles | لكن منذ تلك اللحظه فصاعداً سارت الأمور على نحو أفضل بكثير |
Eğer gerçekten bakarsanız, şu an hiç bir sorun yok. | Open Subtitles | اذا فكرت قليلا ليس هناك مشاكل في هذه اللحظه تحديدا |
Şu an itibariyle kedimiz olmadığından üzerimizde de tüy falan yok. | Open Subtitles | نحن بين بين في هذه اللحظه ولهذا السبب لا يوجد فراء |
Tabii ki, dış çevreye eriştiği an, sıcaklığı az bir dereceye kadar artar, sonra hemen normal haline geri döner. | TED | الان طبعا، في اللحظه التي تصدم فيها بالبيئه الخارجيه، وترتفع حرارتها بجزء من الدرجه، فأنها في الحال ترجع لحالتها الطبيعيه. |
bizi görmek için etrafa bakıyordu ve tam o an, bir şeylerin bilincinde olduğunu hissedebiliyordum. | TED | كان يبدأ بالبحث عنا، وفيه هذه اللحظه أحسست أانه حي. |
Ve şu anda sana söylemeliyim ki bunun olasılığı, fazla değil. | Open Subtitles | وأنا يجب أن أخبرك فى هذه اللحظه الإحتمالات ؟ ليست جيده |
Şu anda, düşman hattının 50 km uzağında olmamız endişe verici. | Open Subtitles | والان اعتبارا من هذه اللحظه فنحن 50 كم خلف خطوط العدو |
Devam edemezsin ve şu anda seni koruyamam. Sloane'un güvenini kazanamadım. | Open Subtitles | فى هذه اللحظه,لا أستطيع حمايتك يجب أن أعيد ثقة سلون لى |
Etraflarını sarabilmek için, hepimizin aynı anda mutfağa ulaşması gerekiyor. | Open Subtitles | وجميعنا يجب ان نصل للمطبخ فى نفس اللحظه لنحيط بهم |
20 yıldır bu anı bekliyordum. | Open Subtitles | لقد انتظرت هذه اللحظه لعشرين عاما اصمدى يا حبيبتى |
- Bunu yapabilirim. - Ve kritik anı bekle. | Open Subtitles | ـ يمكننى ذلك ـ و إنتظر حتى اللحظه الحاسمه |
Diğer bir deyişle, hayatım boyunca bu anı bekledim. | Open Subtitles | بمعنى اخر ، لقد انتظرت هذه اللحظه طوال حياتى |
Onu yatağa attığım andan beri bu anın gelmesini bekliyordun. | Open Subtitles | كنت تنتظر هذه اللحظه منذ اللحظه التي نمت فيها معها |
Fakat inanıyorum ki, en azından Şimdilik amaçlarımız aynı. | Open Subtitles | لكنى أوئمن على الأقل فى هذه اللحظه هدفه هو هدفنا |
Sanırım bu noktada, tamamen dürüst olmak dışında yapılacak hiçbir şey yok. | Open Subtitles | أعتقد في هذه اللحظه ليس هناك سبب لأن أكون أي شيء غير الصراحه |
Bu sırada, elimdeki bu zamanı tüm bu gösteriye saçmalık demekle geçirmek istiyorum. | Open Subtitles | في هذه اللحظه أود أن أغتنم هذه المرة لاسمي كل هذا العرض بالسخيف |
Bütün o sıkıntının içinde, ağlamaya başladığım ilk andı. | Open Subtitles | وكانت تلك هي اللحظه الوحيده في هذه المحنه التي بدأت فيها بالبكاء |
Birlikte Hong Kong'a gidecektik ama son dakikada, benden ayrıldı. | Open Subtitles | .تحدثنا عن الذهاب الى هونج كونج معا .ولكن فى اللحظه الاخيره,قتل |