yemek salonundaki büfede, masa örtülerinin altında bir kitap buldum. | Open Subtitles | وجدت كتاب في غرفة البوفيه لتناول الطعام، تحت مفارش المائدة |
Bu çok iyi bir fikir Tilde ama önce masa örtüsü ve peçete ve sonra sana güzel bir elbise bulmalıyız,değil mi anne? | Open Subtitles | إنها فكرة رائعة . لكن علينا العثور على بعض أغطية المائدة والمناشف وبعدها سنعثر على ثوب جميل لك ، أليس كذلك أمي ؟ |
Tatlım, gidip kardeşine gelmesini ve masayı hazırlamasını söyler misin? | Open Subtitles | عزيزي، هل تذهب لتحضر أختك؟ أخبرها أن تأتي لتجهز المائدة. |
Uyandığımda para masanın üstündeyse, bilirim ki bir ortağım var. Değilse, bilirim ki ortağım yok. | Open Subtitles | و عندما أستيقظ اذا كان المال على المائدة, فسأعلم أن لدى شريك |
Cama yakın bir masaya oturmuştu, böylece gelen gideni görebiliyordu. | Open Subtitles | أخذنا المائدة القريبة من النافذة كي يتمكن الجميع من رؤيتنا |
Çocuklar, lütfen masada düzgün oturur musunuz? Çayın Albert Amca. | Open Subtitles | هل ستجلسون ايها الأطفال بشكل صحيح على المائدة من فضلكم؟ |
Ve bir yanlış dönüşle... tüm büfeyi masadan aşağı atıyorlar. | Open Subtitles | وبإستدارة واحدة، الطعام بأكمله يسقط من المائدة |
Prosciutto'yu kurtarmayı başarıyor. ama devamında masa örtüsünü kaybediyor. ki onu sağ üst köşede uçup giderken görebilirsiniz. | TED | وتتمكن من انقاذ اللحم، ولكنها خسرت مفرش المائدة . الذي يمكن ان تراه يطير بعيدا في الركن العلوي على اليسار |
Biri masa örtüsünü kirletir, ötekine bir şey beğendirilmez ve çocuk da midesini kuru ekmekle doldurur. | Open Subtitles | لقد أفسد مفرش المائدة, وهي لا يعجبها شيئًا, والصبي يحشو معدته بالخبز. |
Bu çocuk senin arkadaşın... ve masa örtüsünü yemek istese bile sesini çıkarma, anlaşıldı mı? | Open Subtitles | ذلك الولد فى رفقتك وإذا أراد أن يأكل مفرش المائدة فستسمحين له بذلك |
Üstelik kişi başı 5,000 dolar iken O tüm masayı almışsa. | Open Subtitles | وخاصةً عندما تكون الأطباق بقيمةِ 5,000 دولار للواحد وإشترى المائدة بكاملها |
masayı kur, şarabı hazırla, çünkü damat, gümüş göğüslü bir güvercin, tarlada bekleyen, dökülen kanın yönünde. | Open Subtitles | رتب المائدة واسكب في الكئوس النبيذ لأن العريس .. حمامة |
Biri üzerine çıkmam için bir şey getirsin. masayı alçaltın. | Open Subtitles | فليأتني أحدكم بشيء أقف عليه أو فلتخفضوا هذه المائدة |
Buranın sahibi, masanın üstünde, para görmek istemiyor. | Open Subtitles | إن المالك لا يريد رؤية النقود على المائدة |
Giyinme odasındaydık, beyaz elbisesini giymişti başı öne eğik olarak ve elleri masanın üzerinde sessizce oturuyordu. | Open Subtitles | كانت في حجرة الرسم الحمراء مرتدية فستانها الأبيض جالسة في سكون تام وجبهتها منحنية ويداها على المائدة |
Cama yakın bir masaya oturmuştu, böylece gelen gideni görebiliyordu. | Open Subtitles | أخذنا المائدة القريبة من النافذة كي يتمكن الجميع من رؤيتنا |
En iyisi masaya oturduğu zaman, çenesinin altına bir mendil koyalım. | Open Subtitles | من الأفضل لنا وضع منشفة تحت ذقنه عندما يجلس إلى المائدة |
Dairemize girdiğimizde yemek odasındaki masada o dört çorba kasesini gördük. | Open Subtitles | وذهبنا إلي شقتنا وعلي الطاولة كانت اطباق الحساء الاربعة علي المائدة |
masada ancak iki yanın doludur. | Open Subtitles | فعلى المائدة لا يوجد بجوار الفتاة سوى مكان لشخصين |
Hayır, onunla daha yeni öğle yemeği yedim. masadan hiç ayrılmadı. | Open Subtitles | كلا، تناولت معه الغداء للتو، لم يغادر المائدة |
Burada, kalemlerimiz, sofra takımımız, cüzdanlarımız, mendil kutularımız var. | TED | لدينا أقلام وأدوات لطاولة المائدة لدينا محافظ نقود وشنط يد وعلب مناديل. |
Kusura bakmayın, akşam yemeği için sofrayı hazırlıyorduk. | Open Subtitles | أنا آسفة ، كنا على وشك . تجهيز المائدة لوجبة العشاء |
Kazanırsam masadaki bütün pullar benim olur. | Open Subtitles | و إذا ربحت ، سوف آخذ كل رقاقة على المائدة |
Gümüş çatal bıçak öğürtür beni. Plastik çatal bıçak kullanmam lazım. | Open Subtitles | أوانى المائدة تجعلنى أتقيأ لذلك أضطر لأستخدام البلاستيك منها طوال الوقت. |
Birinin yemek almak için paraya ihtiyacı olduğunda hırsızlık yapmasına anlayış gösterebilirsiniz. | Open Subtitles | تستطيع فهم لماذا الرجل يسرق إذا إحتاج مالًا لوضع طعام على المائدة |
Bana bir fener bul, bunu yemek masasında okumak zorunda kalacağım. | Open Subtitles | ثمة على الأقل 200 صفحة جد لي مصباح سيتعين عليّ قرائته على المائدة |
Hem de sofraya yiyecek et koymaktan aciz bir kadına. | Open Subtitles | أمكم , التى لاتستطيع توفير اللحم على هذه المائدة |
Etil Metan Sülfonat alkil oluşturan bir etmen ve güçlü bir dönüştürücüdür. O kadar öldürücü bir virüs yarattı ki denek daha ameliyat masasını terk edemeden ölmüştü. | Open Subtitles | كبريتات الميثان الأثيلى وسط قلوى متغير قوى خلق فيروسا قاتلا جدا , الحالة تموت قبلما تترك المائدة |