Efendim, Savunma İstihbarat Teşkilatı canlı uydu bağlantısı sağlıyor şu an. | Open Subtitles | أجل، سيدي، تربطنا وكالة الإستخبارات العسكرية بالبث المباشر للأقمار الصناعية الآن. |
Binlerce mil uzaktan canlı bir araştırmayı izliyor, gördüğü şeylerle birlikte onun için gün yeni ağarıyor. | TED | بل تشاهد البث المباشر للبعثة الأستكشافية على بعد آلاف الأميال, هذه الفتاة تحاول أدراك ما تراه. |
Aslında var. Son 15 yılda, Afrika'ya doğrudan yabancı yatırım aktı. | TED | الإستثمار الأجنبي المباشر انصب في أفريقيا خلال الخمسة عشر سنة الماضية |
Biri santraldan geçmeden sana ukaşmak istediğinde doğrudan kullanabileceği numaran. | Open Subtitles | رقمك المباشر لو أراد شخص الوصول لك مباشرةً دون سنترال |
O halde 75 davaya direkt olarak nasıl dahil olabildiğinizi açıklar mısınız? | Open Subtitles | أذن، هل يمكنكم شرح كيفية أرتباطكم المباشر بأزيد من 75 قضية مدنية؟ |
Annenin kan stoğuna direk bağlı olup, göbek kordonu aracılığıyla yavrunun vücuduna besin ve oksijen taşır. Hem de yavrunun atıklarını dışarı çıkartır. | TED | باتصالها المباشر بدورة الأم الدموية المغذية لها، تنقل الغذاء والأوكسجين مباشرة إلى الجنين عبر الحبل السري، كما تعمل على تمرير فضلات الجنين خارجًا. |
İşte bu yüzden video oyunlarında canlı yayın başladı. | TED | لهذا السبب ازدهر البث المباشر من خلال ألعاب الفيديو. |
Çünkü canlı yayın aynı türden bir etkileşim hissi sunuyor. | TED | لأن البث المباشر يقدم نفس الشعورالتفاعلي. |
Ze 30 dakika sonra içeri girdiğinde, canlı videoyu 90.000 kişi izliyordu. | TED | وفي لحظة دخول زي متأخرًا أكثر من 30 دقيقة، كان 90,000 شخصًا يشاهدون البث الحي المباشر. |
Video: Bayan: Tamam,burada canlı yayın her zaman, biz makroları hammeddeleri alışı garantilendikçe. | TED | فيديو: المرأة: حسنا، الحوار المباشر مضمون هنا، كما هو دائما، حينما ندخل في التفاصيل ونتحدث عن السلع. |
Sonra babam tvde canlı yayında pantolonu düştü ve seçimi kaybetti. | Open Subtitles | وهكذا تخلى أبي عن سرواله على البث المباشر وخسر الإنتخابات |
Şimdi kayıt cihazına konuş yoksa arkadaşının ölümünden doğrudan sorumlu olacaksın. | Open Subtitles | الآن قل الكلمات لأسجلها وإلا فستكون المسؤول المباشر عن موت صديقك |
doğrudan eleştirileri, yeni gelenlerin ülkedeki sosyal refahı ve ülkenin istihdamındaki istikrarı altüst etmesi yönünde. | TED | الانتقاد المباشر هو أن الوافدين يزعزعون استقرارالرفاهية الاجتماعية والتوظيف في بلدانهم. |
O zamanlar, olanlar şu an olanların doğrudan yansımasıdır. Herkes doğru olanı yaptığına inanıyordu tanrı ve devlet adına büyük toplum için, hızlı yürütülen evlat edinme. | TED | ماذا حدث عندها إنه الإنعكاس المباشر لما يحدث الان. الكل يصدق نفسه انهم يفعلون الشيء الصحيح من قبل الله والدولة. للمجتمع الكبير، في مسار التبني السريع. |
Laboratuvarda esas yaptığımız şey doğrudan, nicel bir tarzda, bilgisayar oyunların beyine etkisinin ne olduğunu ölçmek. | TED | الذي نفعله عادةً في المعمل هو القياس المباشر بطريقة كميّة عن تأثير ألعاب الفيديو على الدماغ. |
Ve merhameti gerçekleştirdiler direkt bir hareketle. | TED | ولقد جعلنا للتعاطف وجود فعلي عبر العمل المباشر والافعال |
Bu, politikacıları tamamen atlama düşüncesi ve insanların direkt olarak sorunlar, kanunlar hakkında oy vermesi. | TED | هذه الفكرة تقوم على تجاوز السياسييّن تماماً والسماح للناس بالتصويت مباشرةً في القضايا، التصويت المباشر في الفواتير. |
Kruvazörünüz direkt hatta değil mi, general? | Open Subtitles | سفينتك على المسار المباشر مع الطائرة, اليس كذلك أيها الجنرال؟ |
Altını indirmek yerine, direk diğer sahneden başlıyoruz. | Open Subtitles | بدلا من إنزال الذهب سنقوم بالتمثيل المباشر |
...ve bu direk polis departmanına bağlı. | Open Subtitles | الإتصال المباشر مع الشرطة لم يكن في الحسبان أيضاً. |
Cumartesi Gecesi Ateşi'ne hoş geldiniz. Ve şimdi, yeni programımızdan özel bir bölüm. | Open Subtitles | مرحباً بكم مرة أخرى في ليلة السبت المباشر |
"Bölümümün yöneticisi ve şu anki üst olan Nicholas Kudrow'un, Simon Lynch'in ebeveynleri olan Martin ve Jenny Lynch'in ölümleriyle doğrudan ilgisi olduğu dikkatimi çekmiş bulunmakta ve de meslektaşım ve arkadaşım, Dean Crandell'in ölümüyle." | Open Subtitles | واريد ان الفت انتباهك الى ان مديري نيكولاس كودرو هو المسؤول المباشر عن قتل مارتين وجيني لينش |
Dolaylı olanın Dolaysız olan kadar Dolaysız olmayacağını düşünüyor. | Open Subtitles | فى الحقيقة انها تعتقد أن غير المباشر لن يكون مباشراً كالمباشر |