Bu sefer 21 milyonluk nüfusu ile Nijerya’nın kalabalık metropolü Logos’ta görüldü. | TED | و هذه المرة في نيجيريا، في العاصمة المزدحمة لاغوس 21 مليون نسمة |
Mussolini'nin Roma'sının en güzel yolları Palatino ve Celio'da büyük bir kalabalık var. | Open Subtitles | فى قاعدة بالاتينو و تشليو من خلال طرق موسولينى الرائعة الجمال المزدحمة بالناس |
Aşağı kasaba sokaklarındaki kalabalık Los Angeles and Beverly Hills-- | Open Subtitles | الشوارع المزدحمة في وسط مدينة لوس أنجلوس وفي تلال بيفرلي |
Sürü sadece en kalabalık gecede değil, aynı zamanda en ucuz gecede saldırıyor. | Open Subtitles | لا أعتقد هذا المجموعة تهجم في النوادي المزدحمة كذلك في النوادي الرخيصة الثمن |
Hep kalabalık barlara gittim asıl istediğim arkadaşlarımla sakin bir akşam yemeği yemek olmasına rağmen. | TED | وكنت أحاول دوماً الذهاب إلى الحانات المزدحمة بينما كانت رغبتي حينها أن أحصل على عشاء هادىء مع أصدقائي. |
Bu oyun kesinlikle semptomlarımı tetikleyebilecek bir şeydi parlak ışıklar, kalabalık mekanlar gibi şeyler, iyileşme sürecimi yavaşlatabilirdi. | TED | وهم أي شيء يمكن أن يتسبب في ظهور أعراضي وبالتالي إبطاء عملية الشفاء وهي أشياء مثل الأضواء الساطعة والأماكن المزدحمة. |
Bu kalabalık başkent, büyüyen nüfusu beslemek için sulama sistemlerini sürekli genişletmek zorundaydı. | TED | كان يجب على هذه العاصمة المزدحمة أن تستمر في توسيع نظام الريّ لتلبية احتياجات عدد السكان المتزايد. |
2007'den beri her ay şehir en kalabalık caddesini trafiğe kapatıp çocuklara ve çocukluğa bir oyun alanına dönüştürüyor. | TED | منذ 2007 في كل شهرين تغلق المدينة الشوارع المزدحمة لحركة المرور وتحولها الى ملعب للأطفال والطفولة. |
kalabalık sokaklar; | Open Subtitles | الشوارع المزدحمة كانت مليئة بالعمال والطلاب |
Önemli değil, uzun zaman önceydi, çok kalabalık bir partiydi. | Open Subtitles | لا بأس ، لقد كان هذا منذ وقت طويل . عندما تقابلنا ، في إحدى الحفلات المزدحمة |
Sonuç olarak kalabalık bekleme odaları sadece engellenmesi çok zor olan bu... | Open Subtitles | بالنتيجة، غرف الانتظار المزدحمة.. لا تقوم إلا بزيادة صعوبة موقف.. |
Akşam üzeri saat dörtte kalabalık bir park alanı zengin bir bölgedir. | Open Subtitles | الحدائق المزدحمة 4 عصرا بيئة مليئة بالأهداف |
Ama sonra kalabalık odada uçtan uca bakınınca... | Open Subtitles | لكن بعد ذلك نظرت من حولي في الغرفة المزدحمة |
Her yıl, ter kokulu, kalabalık cehennem gibi, zıplayan şatolarda komik şapkalar giymeye zorlandım. | Open Subtitles | سنة بعد سنة، يجب أن أتحمل إرتداء القبعات الهزلية بينما أجبر على القفز داخل النطاطات المزدحمة و المتعرقة |
Çin'in kalabalık sahillerinde balıkçılar mevcut kaynakları çok iyi değerlendirmek zorundalar. | Open Subtitles | على سواحل الصين المزدحمة صيّادو السمك من الضروري أن يكونوا داهية جدا |
Londra'nın kalabalık caddelerinde dolaşmak, veya burada, insanlığın koşuşturmacasının içinde olabilmek için geldim. | Open Subtitles | أتيت لأتجوّل في شوارع "لندن" المزدحمة أو لأكون هنا وسط أندفاع وعجلة الإنسانيّة |
kalabalık ve kirli kaplıcalardan bulaşan bir deri enfeksiyonu ki buraları kullanıyorsunuz ama kocanızla değil. | Open Subtitles | التهاب جلدي من الأحواض المزدحمة والملوثة التي تستخدمينها كما يبدو لكن بدون زوجك |
Başka bitkilerin kalabalık ormanda ışık bulabilmek için farklı yöntemleri var. | Open Subtitles | نباتات أخرى لها إستراتيجيات أخرى لتجد حاجتها من الضوء في الغابة المزدحمة |
Polisin kalabalık yerlerde ateş açamayacağını bilirler. | Open Subtitles | إنّهم يعرفون أنّ الشرطة لن تطلق النار في الأماكن المزدحمة |
Suç kalabalık bir alanda gerçekleştiği için... bir sürü tanık bulabileceğiz. | Open Subtitles | ...تحدث الجرائم بالأماكن المزدحمة لذا فأنت لديك العديد من شهود العيان |