Ve iyi haber ise, insanlar artık sürdürülebilir gemi taşımacılığı hakkında konuşuyorlar. | TED | و الجميل في الأمر أن الناس يتحدثون الآن عن النقل البحري المستدام. |
Ve şehirler arası ağların tümü tek bir amaç taşır, insanlığın 21. yy'daki bir numaralı önceliği: sürdürülebilir şehirleşme. | TED | وجميع هذه الشبكات التي بين المدن مكرسة لغرض واحد، الأولوية رقم واحد للبشرية في القرن ال21: هي التحضر المستدام. |
Bu endüstri, teknolojinin değişmediği ve odağının sürdürülebilir bir gelecek pahasına rant sağlamak olduğu bir endüstri. | TED | وينصب التركيز فيها على تحقيق الربحية على حساب المستقبل المستدام. |
Kabul edildi. | Open Subtitles | المستدام. |
Ne zaman ki sürdürebilir yatırımdan söz ediyorsunuz, kimse ilgilenmiyor. | TED | عندما تتحدث عن الاستثمار المستدام لا أحد يهتم |
sürdürülebilir konutlar çoğunlukla zenginlik ve varlıkla ilişkilendiriliyor. Fakat bu sefer öyle olmayacak. | TED | غالبا ما يرتبط السكن المستدام مع الثروة والغنى، لكن الأمر لا يجب أن يكون كذلك. |
Gerçekten sürdürülebilir konutlar, herkese satılıyor olmalı ve uygun fiyatlarla satılmalı. | TED | في الواقع، يجب إتاحة الإسكان المستدام للجميع وبأسعار معقولة للكل. |
sürdürülebilir elektrik üretimi sorununu çözersek ulaşım biçimi olarak elektrikli araba kullanmak daha mantıklı olacak. | TED | وبما أننا بحاجة لإيجاد حلول للتوليد المستدام للكهرباء إذن فاستعمال سيّارات كهربائية كوسائل نقل يبدو أمراً منطقيًّا. |
Yasadışı balık avcılığı bahsettiğim sürdürülebilir su ürünleri işletmeciliğine zarar veriyor. | TED | يقوض الصيد غير القانوني ذلك التسيير المستدام للمزارع السمكية التي أتحدث عنه. |
sürdürülebilir uyum, artık eşitsizliği azaltacağız anlamına geliyor. | TED | يعني النتاغم المستدام أننا سنقلل من عدم المساواة. |
Kabul etmeliyiz ki sürdürülebilir güvenliği sağlamak, insan haklarının tesis edilmesi, insan haklarına destek vermek ve saygı göstermekle mümkün. | TED | يجب أن نعترف بأن الأمن المستدام يُبنى على أساس حقوق الإنسان، يٌبنى على تعزيز واحترام حقوق الإنسان. |
Eşitsizlik ise sürdürülebilir şehirleşme önündeki bir başka büyük sorundur. | TED | عدم المساواة هي التحدي الكبير الآخر لتحقيق التحضر المستدام. |
Nüfuzunuzu, kapsamlı sürdürülebilir değişimleri desteklemek için her yerde kullanın. | TED | عليكم أن تستخدموا نفوذكم لتدعيم التغيير الشامل المستدام في كل مكان |
Geri dönüşüm. Herkes geri dönüşüm fikri ile sürdürülebilir ve yeşilleştirme kitabının sonuna geldi. | TED | وإعادة التصنيع .. ذلك الامر الذي يذكر في معظم الكتب عن الاستخدام المستدام .. وعن حماية البيئة .. وعن اعادة التصنيع |
Moda endüstrisi, bize muhtaç olduğumuz sürdürülebilir geleceği sunacak değişimi denemek ve benimsemek için harika bir endüstri. | TED | إن صناعة الأزياء هي الصناعة المثالية لاختبار التغيير واعتناقه مما قد يوصلنا يوماً ما للمستقبل المستدام الذي نحن في أمس الحاجة إليه. |
Ama ÇSY sürdürülebilirliğin ölçüsüdür ve sürdürülebilir yatırım ÇSY faktörlerini finansal faktörlerle birlikte yatırım sürecine dahil eder. | TED | ولكن ESG هو مقياس الاستدامة، ويتضمن الاستثمار المستدام عوامل ESG مع العوامل المالية في عملية الاستثمار. |
Şimdi, tüm fona sistematik olarak entegre edilmiş ÇSY ile yüzde yüz sürdürülebilir yatırıma doğru gidiyorlar. | TED | هم الآن بصدد التوجه نحو معدل 100% من الاستثمار المستدام عن طريق إدماج ممنهج ل ESG في الصندوق بأكمله. |
İtiraz Kabul edildi. | Open Subtitles | المستدام. |
- Kabul edildi. | Open Subtitles | المستدام. |
- Kabul edildi. | Open Subtitles | - المستدام . |
Ben heyecanla bir grup devlet memurunu ve enerji şirketi üyelerini sürdürebilir bir gelecek modeli için seçerken katılımcılardan biri şöyle dedi: ''İleride insanların araba sürmeyi bırakıp toplu taşıma kullandığını hayal edemiyorum.'' | TED | وبينما كنت أشرح بحماس لمجموعة من المسؤولين وأعضاء من شركات الطاقة عن أحد سيناريوهات المستقبل المستدام في نموذج المدينة قال لي أحدهم: "لا يمكنني تخيل مستقبل لا يقود فيه الناس السيارات بل يستبدلونها بالمواصلات العامة". |