Bilincinizden geçen düşüncelerde sürekli sesli bir anlatım hali bulunmaktadır. | TED | وبه هذا التعليق الصوتي السردي المستمر في تيار تفكيرك الواعي. |
devamlı aktivasyon teorisine göre rüyalar, beynin düzgün çalışabilmesi için sürekli hafızayı pekiştirip uzun süreli hafızalar oluşturma ihtiyacından doğar. | TED | نظرية التفعيل المستمر تعتقد أن أحلامك نتائج من احتياج عقلك لتعزيز وخلق الذكريات لمدة طويلة باستمرار لكي يعمل بشكل صحيح |
Bu verilerin tamamı, sürekli gorüntü alabilecek biçimde tasarlanmış bir dizi diske kaydedildi. | TED | و كل هذه تخزن في قرص مصفوف و التي صممت للتسجيل المستمر. |
aslında bunlar sosyeteyle bağdaşmaz ve süreklilik arz eden psiikoanalizi desteklemekteydi. | Open Subtitles | وهو ما يتعارض مع العُرف والتحليل النفسي المستمر هو ما تُفضله |
Bu tüpler arka tarafta bir cihaza bağlı, bu cihaz, sürekli değişen karbondioksit konsantrasyonunu yüksek doğruluk oranıyla gerçek zamanda ölçmeye yarıyor. | TED | والأنابيب مثبتة بجهاز في الخلف الذي يسمح لنا بقياس حي ومباشر وبدقة عالية للتركيز التفاضلي المستمر لثاني أكسيد الكربون. |
Gerçekliğin nesnelliği ve öznelliği ile iddiaların nesnelliği ve öznelliği arasında sürekli bir kafa karışıklığına sahibiz. | TED | لكن نحن لدينا هذا الخلط المستمر بين الموضوعية و الذاتية كخواص للحقيقة و الموضوعية و الذاتية كخواص للادعاءات |
Ani stres bu bir sorun değil, ama uyku kaybıyla ilişkili sürekli stres bir sorundur. | TED | حتى إذا كنت مجهدا بشكل شديد، فإن ذلك ليس مشكلا كبيرا، ولكن الإجهاد المستمر المرتبط بفقدان النوم هو المشكلة. |
devamlı etrafı tarayan bir dozölçeriniz olmalı, devamlı bir hükümet görevlisiyle olmalısınız, acımasız radyasyon kuralları ve sürekli kirlilik izlemesi var. | TED | عليك ان تحسب جرعات الأشعاع علي الدوام وعليك أن تنبه الحكومة دوما وهناك قواعد صارمة خاصة بالإشعاع ورصد التلوث المستمر. |
sürekli bir korku içinde olma hissiyatıydı, fakat neyin sizi korkuttuğunun bilincinde dahi olamadan. | TED | إنه الشعور المستمر بالخوف لكن دون حتى معرفة ما الذي يخيفك. |
Olduğunuz yer ve olmak istediğiniz yer arasındaki boşluğu sürekli kapatmayı istemektir. | TED | إنه بالطلب المستمر لردم تلك الفجوة بين مكانك الحالي و المكان الذي ترغب بالوصول إليه. |
Daha önce hiç bu kadar bağlı, sürekli, anlık, genç olmamıştık. | TED | لم يسبق لنا أبداً أن كنا بهذا التواصل بهذا الشكل المستمر و الفوري و بأعمار شابة |
Bu şekilde pratik yapmak tercümanın beyninde yeni sinirsel yollar yaratır ve sürekli reformülasyon çabası ikinci içgüdüsü hâline gelir. | TED | الممارسة بهذه الطريقة تعمل على إنشاء مسارات عصبية جديدة في دماغ المترجم، والعمل المستمر لإعادة الصياغة يصبح طبيعيا بالنسبة له. |
Bunların izolasyon ve sürekli acının eşliğinde gerçekleşen şeyler olduğunu söylemiyorum bile. | TED | هذا دون الحاجة لذكر الألم البدني المستمر وعيش تجربة الشعور بالعزلة. |
Bir film, aralarında akıcı, sürekli değişim olan bir dizi durağan görüntünün değişimini kullanarak zaman içinde değişim oluşturabilir. | TED | الأفلام تصنع تغير في الزمن باستخدام سلسلة من الصور التي تظهر بتدفق التغير المستمر بينهم. |
Gerçek özgüven sürekli öğrenmeyi model almakta saklı. | TED | الثقة الحقيقية في تصميم طرق للتعلم المستمر. |
Ama belirtiden daha çok, devamlı bağlantı insanların kendileri hakkında düşüncelerini değiştiriyor. | TED | و لكن أكثر من عرض، فإن الارتباط المستمر يغير الطريقة التي يفكر بها الناس في أنفسهم. |
Çelişkili bir şekilde, bir kere oluştuğunda, aslında doğal seleksiyon kanserin devam eden büyümesini destekler. | TED | ﺑﺎﻟﺨﻄﺄ ﻋﻨﺪﻣﺎ ﻳﺤﺪﺙ ﺫﻟﻚ ﻳﻓﻀﻞ ﺍﻼﻧﺘﻘﺎء الطبيعي النمو المستمر لخلايا السرطان |
Hazarlılara karşı devam eden zulüm ve uygulamalar ailemi Afganistan'ı terk etmeye mecbur etti. | TED | عمليات الاضطهاد المستمر ضد الهازارة أجبرت والديّ على ترك أفغانستان. |
Hayatında durmadan hatalar yapmasaydın bu kitaptaki tavsiyelerin yazılması mümkün olmazdı. | Open Subtitles | بدوم المرور المستمر على حياتك نصيحة هذا الكتاب ما كانت ستحققه |
Bu yüzden daimi hareketi elde etmekten henüz çok uzağız. | Open Subtitles | لذا، نحن بعيدون كلّ البعد عن مبدأ الدوران المستمر .. |
Kırmızı renk, ve siyah renk, gündüzün geceye daimi değişimini temsil ederler. | TED | هناك اللون الأحمر واللون الأسود، ممثلة التغيير المستمر من اليوم إلى الليل. |