Bir tüketici cep telefonunda ortalam bir saat alışverişe harcıyor. | TED | في المتوسط، قد يأخذ المستهلك ساعة على هاتفه أثناء التسوق. |
Ve dört, tüketici davranışlarını kökten bir şekilde şoka uğratan global bir durgunluk. | TED | ورابعاً ،الكساد العالمي الذي هز جذريا سلوكيات المستهلك. |
Kamusal konular üzerine olan tartışmalarda tüketici kelimesini kullandığınız sürece vermiş olduğumuz mücadelenin kalitesini düşürmüş olacaksınız. | TED | وطالما كنت تستخدم كلمة المستهلك في المناقشة العامة ، سوف تكون مهينة لنوعية المناقشات التي نحققها. |
Beş yıl önce, bir moda çalışmasında ortalama olarak Çinli bir tüketicinin 5 ile 8 çift arası ayakkabı aldığını gördük. | TED | منذ خمس سنوات، في دراسة عن الأزياء، وجدنا أنه في المتوسط يشتري المستهلك الصيني من 5 إلى 8 أزواج من الأحذية. |
tüketicilerin doğru olanı yapmasını sağlamak çok zor görünüyor. | TED | قد يبدو لكم أنه من الصعب اقناع المستهلك بأن يفعل الشيء الصحيح. |
Genom bilimine yönelik tüketici uygulamaları anında ortaya çıkmaya başlayacaktı. | TED | سوف تزدهر تطبيقات المستهلك في علم الجينوم. |
Tabi ama bu yüzden tüketici hiç bir farkın olmadığını söyler. | TED | ولكن المستهلك سيقول انه لا مشكلة في ذلك .. ذلك تغير طفيف |
Ölçek uyarlamasının olduğu bir dünyada tüketici yakınlığı yeni kural. | TED | في عالم نطاق التخصيص قرب المستهلك هو المعيار الجديد |
tüketici pazarlarına yakın üretim yapan yeni model çok daha temiz, çevre için çok daha iyi olacak. | TED | أما النموذج الجديد، الصنع بجوار سوق المستهلك سيكون أكثر نظافة وأفضل بكثير للبيئة |
Louisiana yasasında 10 yıldır bekletilen bir tüketici koruma yasa tasarısı bizim faaliyetlerimiz ardından geçti. | TED | فقانون حماية المستهلك الذي كان متوقفًا لدى صانعي القرار في لويزيانا لمدة 10 سنوات أصبح مفعّلًا بعد تأسيس شركتنا. |
Sonuç olarak, özgünlük yeni tüketici hassaslığı haline geliyor. | TED | إذا، تصبح الأصالة هي حساسية المستهلك الجديد. |
Ancak bu harika erişimle birlikte yaratıcı ve tüketici arasında bir bölünme oluşmasını sağladık ve ikisi arasındaki ilişki daha çok tek yönlü hale geldi. | TED | لكن مع العملية المدهشة، سمحنا بالفصل بين المنشئ و المستهلك. والعلاقة فيما بينهما أصبحت في اتجاه واحد. |
Fakat bu bilgi mevcudiyeti ve şeffaflık konu tüketici ürünleri olduğunda neredeyse tamamen yok oluyor. | TED | ولكن توافر مثل هذه الشفافية في المعلومات قد يختفي كلياً تقريباً عندما يتعلق الأمر بمنتجات المستهلك. |
Ama sonunda, tüketici düzeyinde birkaç yüzdeden bahsediyoruz. | TED | لكن في النهاية، نحن نتحدث عن نسبة قليلة على مستوى المستهلك. |
Bunu anlamak için, ve bunun özellikle altını çiziyorum; bu durum tüketicilerin geri çekilmesi ile ilgili değil. tüketici güç kazandı. | TED | ولكي نفهم هذه النقطة و التي سوف اركز عليها فإن ا لمسالة ليست في تراجع دور المستهلك بل ان المستهلك قد أصبح فعالا |
tüketici, 90'lı yıllardaki pazarlamayı kabullenmiş halini geride bırakıp, içinde bulunduğu çağın en şaşırtıcı sosyal ve arama gereçlerini kontrol eder hale geldi, | TED | فقد انتقل المستهلك من الدهاء فيما يتعلق بالتسويق في التسعينات، إلي جمع كل وسائل الإجتماعية و البحثية في هذا العقد، |
Bu, tüketici destekli bir kooperatif. | TED | اذاً، فهي تعاونية مدفوعة بسلوك المستهلك |
Yaratıcılığın tüketildiği, fakat tüketicinin bir yaratıcı olmadığı kültür. | TED | ثقافة يكون فيها الإبداع مستهلكاً ولكن المستهلك ليس هو صانعُها |
Bazen duyduklarım doğrultusunda değişiklikler yapıyordum çünkü güç tüketicinin elinde. | TED | كنت أقوم بالتغييرات في بعض الأحيان بناءً على ما كنت أسمعه، لأن المستهلك في وضع قوة. |
Bunun anlamı firmalar eğer beklenen iyi fiyatları veya hizmeti sağlamaz ise tüketicilerin başka bir yere gideceğini bilmesidir. | TED | هذا يعني أن الشركات إن لم تقدم اسعاراً جيدة أو قدمت خدمات أقل من المتوقع سوف يتجه المستهلك لشركة أخرى |
-Bu karı yükseltir ve çıkan fiyat tüketiciyi harekete geçirir. | Open Subtitles | ـ هذا سيزيد الأرباح، ويؤدي لتخفيض الأسعار... و تحفيز المستهلك على الإنفاق |
Akıllı telefon devriminin yükselişinden beri doğrudan tüketiciye sunulan ürünlerin gelişimi durdu. | TED | منذ ظهور ثورة الهواتف الذكية، ظلت تجارة السلع الموجهة مباشرة إلى المستهلك في حالة ركود. |
Yasadışı balık avcılığı tüketicileri ve bir de dürüst balıkçıları dolandırıyor ve bunun durdurulması gerek. | TED | يخدع الصيد غير القانوني المستهلك ويخدع أيضا الصياد النزيه، وهذا الأمر يجب أن يتوقف. |