Biz, Torajanlılar gibi, hayat hakkındaki kararlarımızı ölüme atfettiğimiz anlam ve tanımlara dayandırırız | TED | نحن، كالتوراجيين، نؤسس قراراتنا عن الحياة على المعاني والتعاريف التي ننسبها إلى الموت. |
Neyse, sadece bu kişi özel bir anlam kazanmakla kalmıyor, bir de o kişinin üzerine titremeye başlıyoruz. | TED | على أية حال ليس هذا الشخص وحده من أعتاد على المعاني الخاصة أنت تركز إنتباهك على هذه المعاني الخاصة |
Görerek anlam oluşturuyoruz, görsel sorgulama eylemi ile. | TED | نحن نصنع المعاني بالمشاهدة ومن خلال فعل الإستجواب البصري |
Ama gerçekten dikkat çekmek istediğim her anlamda, başarı, evet. | TED | ولكن أريد أن اشدد بكل المعاني على النجاح |
Gerçek bir beyefendi, her anlamda cömert bir insan. | Open Subtitles | الرجل المحترم حقا , الكريم بجميع المعاني |
bir anlamlar bütünü oluşturmaya başlarlar; ancak sosyal etkileşim alanında edinilmiş olan bir anlamlar bütünü. | TED | يبدأون ببناء هذا الجسم من المعاني, المعاني التي تم اكتسابها من خلال عالم التواصل الاجتماعي. |
Algısal filtrelerimiz devamlı olarak anlamları ve yorumları değiştirir. | TED | تقوم مرشحات الإدراك الحسي الخاصة بنا على تغيير المعاني والتفسيرات باستمرار. |
Yani bir makinenin yüksekliği gibi şeylere çok fazla anlam yüklüyoruz, kişiye değil ve bunu sistemi kullanan kişiye atfediyoruz. | TED | نحن نمنح الكثير من المعاني لأشياء مثل ارتفاع الآلة، لا طول الشخص، ونعزي هذا للشخص الذي يستخدم النظام. |
Çünkü eğer sen olsaydın mükemmel bir sebebin olurdu anlam ifade eden önemli bir nutuk. | Open Subtitles | أترين, أعلم فقط أنه لو كنتِ انا, سيكون لديكِ سبب رائع. خطاب ما مهم مليئ بهذه المعاني. |
Hiç de değil. Söylediklerin çok anlam ifade ediyor. | Open Subtitles | لا على الإطلاق ماقلته أنت يصنع الكثير من المعاني |
"Bu, bir kuyruklıyıldızdan fazlasıydı, çünkü onun hayatına yön vermiş, güzellik ve anlam katmıştı." | Open Subtitles | لقد كان أكثر من مذنب لما أحضره لحياته التوجيه، الجمال و المعاني |
Ve biz de tesadüfen gerçekleşen olaylardan anlam çıkarttığımız için sen de bir daha o kadar vurdumduymaz olmamaya karar verdin. | Open Subtitles | ولأنّنا معتادونَ على خلقِ المعاني للحوادث نصف العشوائيّة فقد قرّرتَ ألا تكونَ بهذا الإهمالِ ثانية |
Mutluluk, bir anlamda zihnin bir ürünü müdür? | Open Subtitles | أهي السعادة, بكُل المعاني والاحسايس؟ أو أن كل ذلِك من خلقِ العقل؟ |
Aslında, son otuz yılda, ne zaman market düşüncesi ve market mantığı güçlerini birleştirip prestij kazansa, bu süre içinde ortak söylemimiz içi boş bir hale geldi, daha büyük bir ahlaki anlamda boş. | TED | في الحقيقة، خلال العقود الثلاث الماضية، حينما جمع منطق السوق وتفكيره قواهما وحصلوا على مكانة، فان خطابنا العام خلال هذا الوقت أصبح أجوفاً، خالي من المعاني الأخلاقية الأكبر. |
Bir anlamda, Britanya, istemeden, Hong Kong'ta yaptıkları sayesinde, dünyadaki yoksukluğu azaltmak için geçen yüzyıl içinde giriştiğimiz tüm yardım programlarından daha çok şey yaptı. | TED | وبمعنى من المعاني ، وبريطانيا ، عن غير قصد ، من خلال أعمالها في هونغ كونغ ، فعلت الكثير للحد من الفقر في العالم من جميع برامج المساعدات التي كانت لدينا والتي اضطلعنا بها في القرن الماضي. |
Fark ettiğiniz gibi, Darwin, bir anlamda bu fikri bulmuştıu, bu kavramı bulmuştu ancak bunu tam anlamı ile düşünme yetisinde değildi henüz. | TED | ولذلك ما تدركه هو أن داروين ، بمعنى من المعاني ، كانت لديه فكرة ، مفهوم ، لكنه لم يتمكن من التفكير فيها بشكل كامل حتى الآن. |
Olumlu anlamda. | Open Subtitles | بأفضل المعاني |
Genellikle bazı anlamlar çeviride kaybolur. | Open Subtitles | إنّه من الشائع ان تضيع المعاني في الترجمة |
Sen de kelimelere gizli anlamlar yükleyecek biri gibi görünmüyorsun. | Open Subtitles | أنتَ لا تدهشني كنوع لإخفاء المعاني فيّ المفردات. |
Eğer ilgilendiğin şey, yapısı... gizli anlamları, sembolizmi ve gücüyse... | Open Subtitles | الآن, إذا كان هذا التصميم يقلقك مع المعاني الرمزية المخفية وقوّة |
Ölüme yaklaşan insanlar bu yapılardaki anlamları ararlar. | Open Subtitles | لذا إن الذين سيموتون يجدون فيها المعاني الكثيرة |