Erkekler dişilerin arkasında uygun bir pozisyon için birbiriyle savaşıyor. | Open Subtitles | تتعارك الذكور مع بعضها من أجل الموضع وراء الإناث |
Seni yana doğru yatıracağız, doğum için doğru pozisyon olması adına, ve sonrasında da senden Hemşire Lee'yi dinlemeni istiyorum . | Open Subtitles | سنقوم ندورك إلى جانبك، في الموضع الصحيح للتسليم،. ومن ثم أريدك أن الاستماع إلى الممرضة لي |
Fikir şu: Bir yıldız gölgeleyici ile teleskop birlikte hazırlanır; taç yapraklar kapalı durumdan açık duruma geçer. | TED | والمبدأ هو أنه يمكن إطلاق ظل النجم والتلسكوب معا مع تمدد البتلات من الموضع المخفي |
-Dedektif Taylor'ın prosedüre aykırı hareket ettiniz diye sizi birkaç kez haşlamasından sonra kendisini aynı durumda bulması biraz ironik bir durum. | Open Subtitles | جدل المفارقة أن المحقق أزعجك في أكثر من مناسبة لإنتهاك إجراء والآن يجد نفسه في الموضع |
Bu pozisyona geldiğime göre daha farklı düşünmem gerek. | Open Subtitles | عليّ التفكير بصورة مغايرة بما أنّني في هذا الموضع |
Şu an ölüme hiç olmadığım kadar yakınım ve pazarlık edecek pozisyonda da değilim. | Open Subtitles | و الآن أنا مستلقيٍ هنا قريب الموت أكثر من أي مرة قط و من هذا الموضع البائس يجب عليا أن اتفاوض |
Görüyorsunuz, bu yakınlaşma düzeyinde bile, halen tam pozisyonu görebiliyorum, topun kenarlarını görebiliyorum. | Open Subtitles | وكما ترون، حتى عند هذا التكبير، ما زالت أستطيع أن أرى الموضع بشكل دقيق أستطيع أن أرى الحواف، الكرة بشكل تفصيلي جداً. |
Uydu şu an pozisyon alıyor. Uyduya ulaşabiliyor musun? | Open Subtitles | القمر الصناعي يدخل في الموضع الأن هل يمكنك الدخول على الإرسال ؟ |
30 dakika önce olduğum pozisyon. | Open Subtitles | نفس الموضع الذي كنت فيه مُبارحاً ثلاثون دقيقة |
Tam da celladının istediği pozisyon. | Open Subtitles | إنه الموضع الممتاز ليَلقى فيه حتفه |
Şu an senden korkuyorum hatta çünkü beni bu rezil duruma soktun. | Open Subtitles | أنا حقاً خائف منك الآن لأنكِ وضعتني في هذا الموضع الفظيع |
Ve seni durdurmaya gelince, bunu yapacak son insan benim hele ki sen, benim hatalarım yüzünden bu duruma düşmüşken. | Open Subtitles | لا سيّما وأنّ أفعالي هي التي وضعتك في هذا الموضع أساساً |
Beni o duruma düşürmemeliydin. | Open Subtitles | ماكان يجب عليك ان تضعني في هذا الموضع |
Şimdi, bu durumda en çok değişim bir bütün olarak gezegenin kendi etrafında dönüşünden kaynaklanmakta. | Open Subtitles | أغلب هذا التغيّر في الموضع نتيجة لدوران الكوكب بأكلمه |
Bu durumda olmakla ne kadar şanslı olduğumuzu düşününce | Open Subtitles | عندما نفكر كم نحن محظوظيين حقا, لكوننا في هذا الموضع |
Eğer adamın birinin gerçekten harika bir arabası varsa, ama telefondaysa, ya da işte bir şeyle meşgulse, muhtemelen acil bir durumda harekete geçmek için uygun bir halde olmayacaktır. | TED | اذا كان شخص ما يملك سيارة ممتازة لكنه يستعمل التليفون أو, تعرفون, يقوم بعمل ما, انه على الأغلب ليس في الموضع المناسب للتصرف في الحالات الطارئة |
Bu pozisyona geldiğime göre daha farklı düşünmem gerek. | Open Subtitles | عليّ التفكير بصورة مغايرة بما أنّني في هذا الموضع |
Beni kollaman gereken bir pozisyona sokmak istemiyorum seni. | Open Subtitles | لا أريد أن أجعلك فى هذا الموضع لتضطر لتغطيتى .... انا فقط |
Bunun beni nasıl bir pozisyona soktuğunun farkında mısın? | Open Subtitles | هل تفهمى الموضع الذى انا به ؟ |
Zayıf aileleri bulabilmek için harika bir pozisyonda. | Open Subtitles | هي كانت في الموضع المناسب لاستكشاف العوائل الضعيفه |
Tam fotoğraf çerçevelerinin bulunduğu aynı pozisyonda ve tam o fotoğrafın içinde o isim sıkışıp kalıyor. | Open Subtitles | ..حتى التقى مع السيارة وفي نفس الموضع تماماً توافقت صورته معهما |
- Anlaşıldı. Bekleme pozisyonu. | Open Subtitles | تلقيت ذلك.التثبيت على هذا الموضع |