Tabii ki, yemek yapmaktan hoşlanan bir kadın tarafından hazırlanırsa... | Open Subtitles | بالتأكيد ، كانت الوجبات فاخره من قِبل زوجاتٍ تعشقُ الطبخ |
Yürüyüşlere çıkarıyorum. Bir yerlerde yemek yediriyorum maçlara falan götürüyorum. | Open Subtitles | أحب أن اصطحبه للمشي واصطحابه ايضا لتناول بعض الوجبات الخفيفة |
Fast food satanlar, yediklerinizin kalorisini size söylememekte ısrar ettiler. | Open Subtitles | وصناعة الوجبات السريعة تقاتل ضد اعلامك بالسعرات الحرارية في المنتج |
"Uçak ücreti, otel, yemekler, bahşişler, likör ve doktor masrafları. | Open Subtitles | يتضمن طائرة السفر ، الفندق ، الوجبات ، وفاتورة الطبيب |
abur cubur yiyebilirsin, bu tek şansın ama dişlerini fırçalamak şartıyla. | Open Subtitles | تناول الوجبات السريعه لان هذه فرصتك الوحيدة ولكن قم بتنضيف أسنانك |
İlk olarak alışıldık şüphelileri isterseniz öğretmenler, okul yemekleri, okul üniformaları, burslar | TED | إذن الأعمدة الأولى هي التدخلات المتعارف عليها، توظيف المدرسين، توفير الوجبات المدرسية، ملابس المدرسة، المنح الدراسية. |
Eğer biraz aperatif yemek dışında bir şey söyleyeceksen cevap hayır. | Open Subtitles | إذا كنت ستقول أيَّ شيء بخلاف تناول الوجبات الخفيفة فالجواب لا |
Üç hafta boyunca her gün onlarca kez yemek getiriyor. | Open Subtitles | في كل يوم حتى ثلاثة أسابيع تجلب له عشرات الوجبات |
Eskiden yemek dağıtımına da yardım ediyordum ama sevdiğim kişilere daha büyük porsiyonlar verdiğim için artık izin vermiyorlar. | Open Subtitles | وكان يُسمح لي بتقديم الوجبات أيضًا لكن كنت أعطي حصص أكبر لمن أحب. لذا لم يعد يُسمح لي بذلك. |
Hamile bir bayanın tükettiği yemek bir bolluk masalı ya da amansız bir mahrumiyet günlüğü gibi bir hikaye yaratıyor. | TED | تشكّل الوجبات التي تستهلكها المرأة الحامل نوعا من القصة، خرافة جميلة من الوفرة أو وقائع قاتمة من الحرمان. |
ve içinde sadece iki çeşit yemek var: | TED | و هذه الثلاجة بها نوعين فقط من الوجبات : |
Bu, Amerikalı bir ailenin her gün yemek hazırlamak, yemek yemek ve sofrayı toplamak için harcadığı ortalama süre. | TED | هذا هو متوسط الفترة الزمنية التي تقضيها عائلة أمريكية في إعداد الطعام وتناوله وتنظيف ما بعد الوجبات يوميًا. |
Ve elbette, fast food restoranlarını bulabiliriz. | TED | وبالتأكيد، فإننا يمكن ان نعثر على مطاعم الوجبات السريعة. |
Ve durumun değişebileceğine kanıt olarak, artık süpermarketlerde organik gıda bulabilmek mümkün, hatta fast food satış noktalarında bile. | TED | وهو دليل على أن الأشياء يمكن أن تتغير، يمكن الآن العثور على غذاء عضوي في محلات البقالة، وحتى في متاجر الوجبات السريعة. |
Bir şoför işime yarabilir. Saatliği on dolar ve yemekler. | Open Subtitles | قد أستفيد من سائق 10 دولارات في الساعة مع الوجبات |
Bu hafta abur cubura para harcamak zorunda olmadığım bir lüks! | Open Subtitles | ذلك الأسبوع بمثابة ترفيه لن يتحتم على الدفع مقابل الوجبات الخفيفة |
İçerikleri hazırlamanın, yemekleri hazırlamanın ve yemenin insan doğasının parçası olduğunu umuyorum. | TED | أتوقع أن إنتاج المكونات وتحضير الاطباق وأكل الوجبات كلها أجزاء من التواصل لمصالح البشر. |
Et, abur cubur, peynir. Sizi bizzati öldürecek şeyler. | TED | اللحم، الوجبات السريعة، الجبن. الأشياء التي تقوم بقتلك. |
O yüzden Clifton yemeklerin eve götürülmesini istedi. | Open Subtitles | لهذا رتب كليفتون أمر توصيل الوجبات للمنزل |
yiyecek şirketlerinden çok fazla direniş var. | Open Subtitles | توجد مقاومة غريبة جداً من شركات الوجبات السريعة |
Bu çok hoştu. Evimizde yemeklerden önce hiç dua etmeyiz. | Open Subtitles | ذلك كان لطيفا للغاية نحن لا نصلي قبل الوجبات في منزلنا |
Bundan kurtulana kadar kaç tane yemeğe gitmemiz gerekiyor? | Open Subtitles | كم عدد الوجبات اللتي سناخذها قبل أن نتفارق؟ |
yemeklerini getirir ve bitirdiğinde masasını toplardım. | Open Subtitles | أحضِر له الوجبات وأنظف طاولته بعدما ينتهي. |
Günlük kesin öğün listesi, tam bir öğün listesi yok mu? | Open Subtitles | لديكم قائمة كاملة محدّدة يوماً بيوم، مخطط الوجبات، مخطط الوجبات الكامل؟ |
Kuru yemiş almak amacıyla gezinti yapmak için mi? | Open Subtitles | تستــخدم السيــارة للحصول على الوجبات الخفيفــة |
yemeğin nasıl pazarlandığını düşünün. | Open Subtitles | شركات الوجبات السريعة لاحظ طريقة وضع الشعارات |