yapabileceğim tek şey bunun ilk kez yapıldığı konusunda sizi temin etmek olur. | TED | في الواقع، الشيء الوحيد الذي يمكنني فعله معكم هو أن أطمئنكم أن هذه أول مرة يتم فيها هذا العمل. |
Onlar için yapabileceğim tek şey onlara güvenmek. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يمكنني القيام به من أجلهم هو أن أؤمن بهم |
Sana tek bir şey söyleyebilirim... | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يمكنني إخبارك به هو أن الوحوش حقيقية |
Kontrol edebildiğim tek şey bu. | Open Subtitles | لذا الشيء الوحيد الذي يمكنني التحكم به هو هذا |
Benzeyeceğimi düşündüğüm tek korsan sendin. | Open Subtitles | أنت القرصان الوحيد الذي يمكنني انتحال شخصيته دون أن ينكشف أمري |
Seksle alakalı olmayan, düşünebildiğim tek şeyi istemiştim. | Open Subtitles | لقد طلبتُ الشيء الوحيد الذي يمكنني .التفكير فيه على أنه لم يكن جنسيًا |
Sana şunu söyleyeyim, katlanabildiğim tek insan sensin. | Open Subtitles | ها أنا أخبرك، أنت الوحيد الذي يمكنني أن أتحمّله. |
Ama bunu yapabilecek tek kişisin, sana muhtaç durumdayım. | Open Subtitles | لكنك، الوحيد الذي يمكنني الرجوع له، أنت تعلم بأنك كذلك |
yapabileceğim tek şey bu arabayı tamir etmek. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي يمكنني فعله هو أن أصلح هذه السيارة |
Beni öldürmekle ve çocuklarımı yetim bırakmakla tehdit etmiş olmana rağmen bu teklifi güvenerek yapabileceğim tek kişisin. | Open Subtitles | وعلى الرغم من أنكِ هددت بقتلي وتيتيم أطفالي ما زلتِ الشخص الوحيد الذي يمكنني أن أقدم له العرض ، لأن أثق بكِ |
yapabileceğim tek şey... | Open Subtitles | هذا هو الشيء الوحيد الذي يمكنني القيام به |
Şu anda yapabileceğim tek şey... | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يمكنني القيام به الآن هو |
Seni bir daha göremeyeceğimi söylediklerinde, yapabileceğim tek şey buradan olabildiğince uzağa kaçmaktı. | Open Subtitles | عندما أخبروني أني لا استطيع أن أراكِ ثانية، الشيء الوحيد الذي يمكنني القيام به |
Onun hakkında tek bir şey söyleyebilirim: | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يمكنني أن أخبرك به عنه |
Sana sadece tek bir konuda söz verebilirim. | Open Subtitles | في الحقيقة الشيء الوحيد الذي يمكنني أن أعدك به |
yapabileceğim tek bir şey var. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يمكنني القيام به. |
Kontrol edebildiğim tek şey bu. | Open Subtitles | لذا الشيء الوحيد الذي يمكنني التحكم به هو هذا |
- Benzeyeceğimi düşündüğüm tek korsan sendin. | Open Subtitles | أنت القرصان الوحيد الذي يمكنني انتحال شخصيته دون أن ينكشف أمري |
Sipariş verebildiğim tek şeyi, mayonezsiz, "Soyalı Helen." | Open Subtitles | الوحيد الذي يمكنني أكله ساندويش الصويا بدون مايونيز |
Artık annemle babam da gitti, konuşabildiğim tek insan sensin. | Open Subtitles | الآن أمي وأبي كلاهما ذهب، أنت الشخص الوحيد الذي يمكنني قوله. |
Kendi başıma halledemem. Yardım isteyebileceğim tek kişisin. | Open Subtitles | لا يمكنني فعل الأمر وحدي أنت الوحيد الذي يمكنني أن أطلبه |