| Bunun yerine şöyle bir seçenek olabilirdi; zaman en iyi şekilde nasıl değerlendirilir? | TED | وتخيلوا لو أن هناك زر آخر يقول، ما الوقت الذي تود تمضيته أكثر؟ |
| Bu, onurlu bir adamın kamu işlerinden elini çekeceği zaman değil. | Open Subtitles | هذا ليس الوقت الذي ينسحب فيه رجل شريف من الشؤون العامة |
| Yani yaklaşık olarak bu hikayeyi anlatmaya başladığınla aynı zamanda. | Open Subtitles | إذاً هو نفس الوقت الذي بدأت فيه رواية هذه القصة |
| zamanı gelip, ona gerçeği söylediğinde sana âşık olmuş olacak, bunu takmayacaktır bile. | Open Subtitles | وفي الوقت الذي ستخبرينه بالحقيقه سيكون مغرماً تماماً بكِ حتى أنه لن يكترث |
| Böbrek ameliyatından sonra seks yapmak için ne kadar beklenilmesi gerektiğini biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعلم كم هو الوقت الذي يجب ان تنتظره بعد الجراحة لتمارس الجنس؟ |
| Lütfen, sizlerle geçirdiğim zamanın, hayatımın mutlu günleri olduğuna inanın. | Open Subtitles | تأكدوا بأن الوقت الذي مضيته معكم اجلب السعادة الى حياتي |
| Ne zaman yaptıklarına bağlı olarak, onlar için göreceli olarak yüzyıllar geçmiş olabilir. | Open Subtitles | وإعتماداً على الوقت الذي فعلوا فيه هذا يمكنهم أن يكونوا قد إختبروا عصور |
| Hemşire beni muayene ettiği zaman bulabileceği bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | في الوقت الذي فحصَتني فيه المُمرضَة لم يتبقى دليل لتجدَه |
| Ve oraya gideceği zaman geldiğinde de, orada onu bekliyor olacağız. | Open Subtitles | وعندما يأتي الوقت الذي سيصل به إلى المكان سنكون في انتظاره |
| Ve oraya gideceği zaman geldiğinde de, orada onu bekliyor olacağız. | Open Subtitles | عندما يأتي الوقت الذي سيصل به إلى هناك سنكون في انتظاره |
| Şaka yapıyor olmalısın. Yapma, bu kadar zaman takıldıktan sonra. | Open Subtitles | لابدّ وأنّك تمازحينني بربّك بعد كل الوقت الذي قضيته معك؟ |
| Volksgrenadier Opheusden'ı vurdu yaklaşık senin SS'inin benim ordugâhıma saldırdığı zamanda. | Open Subtitles | في نفس الوقت الذي بدات قواتهم الخاصة الزحف نحو مركز قيادتي |
| Kısacası, elimizde kalan zamanda arama alanını iki kat daha genişletebiliriz. | Open Subtitles | كحد ادني : يمكننا مضاعفة البحث بمنطقتين في الوقت الذي فقدناه |
| Buna karşı gelmeleri bizim belirlediğimiz bir zamanda başlayacak askeri çatışma ile sonlanacaktır. | Open Subtitles | وإن رفضوا فعلها ستكون النتيجة هي المعركة العسكرية ستبدأ في الوقت الذي نختاره |
| Evet, yapacak çok şeyimiz var. Kaybettiğimiz zamanı telafi etmeliyiz. | Open Subtitles | أجل، لدينا الكثير علينا فعله علينا تعويض الوقت الذي ضيّعناه |
| Bir tek atma zamanı geldiğinde,... ..yaşlı adam hayata döndü. | Open Subtitles | الوقت الذي إحتجته لأخذ شراب عاد رجل ميت إلى الحياة |
| Goa'uld'un da ne kadar süre aktif tutabileceğine dair kısıtlama olabilir. | Open Subtitles | ربما عندهم هناك حدود كم من الوقت الذي يمكنهم إبقاءها مفتوحة |
| ve bu da insanların gözlerine odaklandıkları zamanın yüzdesi ve işte bu da onların büyüme çizelgesi. | TED | وهذه نسبة الوقت الذي يركزون فيه على عيون الناس, وهذا هو جدول نموهم. |
| Oraya gittiğimde o oraya benden "6 feet"* daha yakın olacak. İroniye bak. | Open Subtitles | بشكل ساخر, بحلول الوقت الذي اكون به هناك سيكون قريب مني بستة أقدام |
| İşleri bittiğinde saat geç oluyor ve ateşin alevleri sönüyor. | TED | في الوقت الذي ينتهون فيه، يكون الوقت متأخرًا، وتلاشت النيران. |
| Bu arada ben bu resme ne zaman girdim? | TED | وبالمناسبة ، كان ذلك هو الوقت الذي شاركت أنا فيه أيضا. |
| Şu an sana ihtiyacım var ve bana yardım etmen gerekiyordu. | Open Subtitles | والآن، هذا هو الوقت الذي أحتاجكِ فيه، ومن المفترض أن تساعديني. |
| Aman Tanrım, 9:00! Hayat o saatte başlıyor. | Open Subtitles | يا ويلي الساعة التاسعة ذلك الوقت الذي تبدأ به الحياة |
| Ve artık ikinize de güvenemeyeceğim için geri döndüğümde ikiniz de gitmiş olun. | Open Subtitles | ومنذ عدم إستطاعتي بأن أثق بكما، كلاكما سيرحل في الوقت الذي سأعود فيه. |
| Kapalı alanda geçirilen zamana baktığımızda, bunun sağlığımızı nasıl etkilediğini anlamak çok önemlidir. | TED | وبالنظر إلى مقدار الوقت الذي نقضيه داخل المباني، من المهم أن نفهم كيف يؤثر هذا على صحتنا. |