her şeyin yolunda olduğunu söylerim. Ve o gider. Sonra siz de gidersiniz. | Open Subtitles | أستطيع اخبارها بأن كل شيء بخير ومن بعدها ستذهب ومن ثم تستطيعون الذهاب |
Eğer aramazsan, o zaman her şeyin iyi gittiğini anlayacağım. | Open Subtitles | ان لم تتصل فسوف أعلم بأن كل شيء كما يرام |
Dışarıdan her şeyin düzgün göründüğüne emin olması gerekiyor içerdeki durumu halletmeden önce. | Open Subtitles | فهي تريد التأكد بأن كل شيء يبدو جيدا من الخارج قبل الإهتمام بالداخل |
her şeyin bir remix olduğü fikri, siz remixi yapan kişi haline gelene kadar sağduyu gibi duyulabilir. | TED | الآن، قد تبدو الفكرة القائلة بأن كل شيء هو ريمكس تفكيرا سليما حتى تكون أنت من يتم إنتاج ريمكس له. |
Fakat değiştim ve bence şunu diyebilirsin ki her şey çok başarılı oldu. | Open Subtitles | ولكن تجاهلت الأمر وأعتقد أنه بامكانك القول بأن كل شيء مضى بشكل جيد |
Görevine devam etmeni istiyorum. her şey normalmiş gibi davran. | Open Subtitles | أريد منك أن تستأنف مهامك والتظاهر بأن كل شيء طبيعي |
Ne zamandır her şey yolundaymış gibi davranmak yüce kaiden oldu? | Open Subtitles | منذُ متي والتظاهر بأن كل شيء بخير أصبح فجأةً شيء عادي؟ |
Aramamak ise her şeyin değiştiğini kabullenmekti. | TED | إن عدم مناداته بأبي كان اعترافًا بأن كل شيء قد تغير. |
her şeyin tamamen aynı olması fikri sadece çok çok az sayıdaki firma için doğrudur, ve geri kalanı için doğru değildir. | TED | هذه الفكرة بأن كل شيء يجب أن يكون مماثلا يعمل مع عدد قليل جدا من الشركات، وليس مع كلّ الآخرين. |
Hiç kimse, her şeyin aslında hiçbir şey olduğunu bile bile ölümü bekleyemez. | Open Subtitles | لا أحد يمكن أن يعيش مع الموت ويعرف بأن كل شيء ... لاشيء |
Biliyorsun, Petra; ben ve Lester her şeyin bitmiş gibi... göründüğü zor zamanlardan geçtik. | Open Subtitles | أترين يا بيترا , ليستر و أنا مستمران مع بعضنا عندما يبدو لنا بأن كل شيء قد انتهى |
Bana söylediğin her şeyin doğru olduğuna eminim. | Open Subtitles | أنا متأكد بأن كل شيء أخبرت بأن ني حقيقي، |
Fakat artık her şeyin güzel olacağından eminsin. | Open Subtitles | ولكنك متأكدة بأن كل شيء سيصبح جيداً، الآن. |
Doktor her şeyin yolunda olduğunu söyledi fakat dinlenmelisin. | Open Subtitles | الدكتورة قالت بأن كل شيء بخير لكنك بحاجة للراحة |
Şimdi nineni ara. Baban her şeyin iyi olacağını söyleyecek. | Open Subtitles | الآن اتصل بجدتك في المستشفى، سيخبرك أبوك بأن كل شيء بخير. |
Bir kez yaparsam her şeyin yoluna gireceğini söylüyorlar. | Open Subtitles | يتوقعوا بأن كل شيء سيعود كما كان بشكل بطيء |
Bana inanmadın. her şeyin yoluna gireceğini söylemiştim sana. | Open Subtitles | لم تصدقيني، أخبرتك بأن كل شيء سيصبح بخير |
Uğruna savaştığım, korumak için uğraştığım her şeyin.... ...geri döndüğümde yok olduğunu görmek. | Open Subtitles | الشعور بأن كل شيء دافعت عنه كل شيء أردت حمايته لن يكون هنا عندما أعود |
her şeyin eskisi gibi olacağına söz veriyorum. | Open Subtitles | أَعِدكم بأن كل شيء سيكون بالضبط كما كان قبل ذلك. |
O, bir şekilde bana her şeyin güzel olacağını düşündürttü. | Open Subtitles | بشكل ما جعلني أشعر بأن كل شيء سيكون بخير |