Günümüzden bakıldığında bu uygun, çünkü beş askerden biri depresyon veya travma sonrası stres bozukluğu ya da ikisini birden yaşıyor. | TED | ما يؤكد ذلك اليوم، أن جنديًّا من بين خمسة يصاب بالاكتئاب أو باضطراب ما بعد الصدمة أو كلاهما معًا. |
Ona "zorlayıcı köpek bozukluğu" tanısı kondu. Üstelik bu buzdağının sadece görünen kısmıydı. | TED | تم تشخيصه بأنه مصاب باضطراب الكلاب القهري وهذا كان جزء بسيط جداً من معاناته |
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu daha az teşhis ediliyor. | TED | وتقل عرضتهم باضطراب نقص الإنتباه مع فرط النشاط. |
Zeki olduğunu biliyorum ama Mara, aether zulasını bulursa tüm kasabayı, eyaleti, hatta tüm dünyayı sorunlu yapar. | Open Subtitles | أعرف انها ذكية ولكن اذا وجدت مارا اثيرها المخبأ ستقوم باضطراب المدينة باكملها,الدولة باكملها |
Sınır çizgisi kişilik, çevresindeki kimselerin arasını bozmada, nefret ve kargaşa yaratmada ustadır. | Open Subtitles | المصابين باضطراب الشخصية ممتازين جداً في فصل تصرفاتهم و خلق الآلام و المشاكل بين الآخرين الموجودين ضمن محيطهم |
Bir dakika sonra uçak türbülansa giriyor. | Open Subtitles | بعد مضي دقيقة، مرت الطائرة باضطراب جوي |
Doktorum bana konversiyon bozukluğu tanısı koyduğunda, kadınların vücutlarıyla alakalı 2500 yılı aşan düşüncelere başvurmuştu. | TED | عندما شخص الطبيب حالتي باضطراب التحويل، كان يستحضر أفكاراً عن أجساد نساء تزيد أعمارهن عن 2,500 سنة. |
Danışmanım bana travma sonrası stres bozukluğu teşhisi koydu ve bunu yenmenin en iyi yolunun travma hakkında konuşmak olduğunu söyledi. | TED | شخصت حالتي باضطراب ما بعد الصدمة وأخبرتني أن أفضل طريقة للتخلص من هذا الاضطراب هو التحدث عن الصدمة نفسها. |
Vücut bütünlüğüne ilişkin kimlik bozukluğu olan insanlar ameliyattan başka hiçbir şeyin işe yaramadığını söylerler. | Open Subtitles | المصابون باضطراب سلامة شكل الجسد يقولون أنه لا شيء يفلح سوى الجراحة |
Travma sonrası stres bozukluğu geçirmiş bir soysuz bırakır ancak. | Open Subtitles | لعين مصاب باضطراب ما بعد الصدمة ومنحط، هذا هو |
Diğer bir deyişle, çoklu kişilik bozukluğu. | Open Subtitles | الذي يعرف ايضا باضطراب الشخصيات المتعددة |
Demek bu yüden her kameramanımda Posttravmatik stres bozukluğu vardı. | Open Subtitles | إذا ذلك ما جعل المصورين خاصتي يصابون باضطراب ما بعد الصدمة |
- Travma bozukluğu varsa bende... | Open Subtitles | ،إن كنت عالقة باضطراب الكرب التالي للصدمة |
Buraya geldikten birkaç ay sonra kaygı bozukluğu tanısı kondu. | Open Subtitles | ولكن بعد عدة اشهر من دخولي هنا تم تشخيصي باضطراب القلق |
Bu nahoş tecrübeden sonra bir süre uyumazsan travma sonrası stres bozukluğu ihtimali azalır. | Open Subtitles | تقل احتمالية إصابتك باضطراب ما بعد الصدمة، إن لم تنامي |
Bugün birine dokundum ve sorunlu oldu. | Open Subtitles | لقد لامست أحدهم اليوم وابتليتهم باضطراب |
Ailenin kargaşa yaşamasıyla birlikte, dizide giderek ipe sapa gelmez, anlamsız konular edilmeye başlandı. | Open Subtitles | باضطراب العائلة ، بدأت الحلقات تلجأ بشكل متزايد للمواضيع التحايلية والحبكات التافهة |
Kate, basit bir türbülansa girmişsiniz. | Open Subtitles | كايت)، لقد مررتِ باضطراب خفيف) |
Beynin filtreleme becerisi, aslında dikkat için bir anahtardır, bu bazı insanlarda yoktur, örneğin ADHD (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite bozukluğu) sahibi olanlarda. | TED | مقدرة الدماغ على التصفية هي أساس الانتباه، وهو الشيء المفقود عند بعض الناس، كالمصابين باضطراب قصور الانتباه وفرط الحركة. |