Artık sadece bir piyasa var ve kim olduğun piyasanın umurunda bile değil. | Open Subtitles | إن هذا الامر بالسوق الآن والناس لا تهتم بمن أنت |
Eğer şirketler yapmaları gerekeni yapmazlarsa piyasada cezalandırılırlar ve hiçbir şirket bunu istemez. | Open Subtitles | سيقع عليهم العقاب بالسوق وهذا ما لا تريده أي شركة. هناك سوقا جديدة. |
Hack siteleri her çeyrekte pazar payımızdan daha fazla kapmaya başlıyor. | Open Subtitles | المواقع المخترقة تستنزف أكثر وأكثر من حصتنا بالسوق كل ربع سنة |
Askerî mahkemeye çıkmış, kara borsada kâr etmeye çalıştığı için terhis edilmiş. | Open Subtitles | حُكمَ عسكرياً , سرح من الخدمة بشكل غير مشرف لأعمال بالسوق السوداء. |
Bu balıklar da pazarda satılanlarla tamamen aynı görünüyorlar. | Open Subtitles | إنهم بالضبط مثل سمك الزينة الموجود بالسوق |
Hala Markette çalışıyorum. Yapacak milyonlarca işim var. | Open Subtitles | ما زلت أعمل بالسوق هناك الملايين من الأشياء لأقوم بها |
Bunu yapmak istediğinden emin misin? piyasa şartları değişmek üzere. | Open Subtitles | هل أنت متأكد أنك تريد ان تفعل ذلك ، بالسوق التى أوشكت أن تستدير ؟ |
İçerden adam ayarlama, piyasa ile oynama yoksa kendi müşterinizi satma mı? | Open Subtitles | إتفاقات في الخفاء , التحكم بالسوق بيع عملائكم سريعاً ؟ |
piyasa manipülasyonu, içeriden bilgi alma, dolandırıcılık. Hisse aldın ve fiyatın düşmemesini sağladın. | Open Subtitles | التلاعب بالسوق والتجارة الداخلية والاحتيال، فعلت هذا ودعمته |
Yani mahvedici, ezici, kalp parçalayıcı ama parasal anlamda piyasada olan müşterilerim için hepsi para kazandı. | Open Subtitles | مدمرة تعلمون تسحق وتحطم القلب لكن من ناحية الوعي المالي لزبائني الذين كانوا بالسوق |
Diğer bazı ilaçlar daha piyasada bile yok, sadece klinik testlerde kullanılıyorlar. | Open Subtitles | بعض تلك المخدرات ايضا لا يوجد بالسوق انها فقط تستعمل فى التجارب الطبية |
pazar yerinde seramiklerinizi gördüğüm zaman, gözlerime inanamadım. | Open Subtitles | لم أصدق عيناي عندما رأيت مصنوعاتك من الخزف بالسوق |
pazar manipulasyonu şüphesi ile araştırılıncaya kadar. | Open Subtitles | إلى حين أن تم التحري بشانهما لاشتباههما في التلاعب بالسوق |
Hindistan'da, 315 trilyondan fazla (yaklaşık 5.129.775 bilyon dolar) kara para var. | Open Subtitles | يوجد اكثر من 315 مليون روبيه يتم التداول فيها بالسوق السوداء بالهند |
Askerî mahkemeye çıkmış, kara borsada kâr etmeye çalıştığı için terhis edilmiş. | Open Subtitles | حُكمَ عسكرياً , سرح من الخدمة بشكل غير مشرف لأعمال بالسوق السوداء. |
Ve bu silahları elde edip pazarda satmayı düşündü. | Open Subtitles | و جائته فكرته العظيمة بأخذ هذه الأسلحة و بيعها بالسوق السوداء |
Bana ipucu verecek birisini bulmam lazım, ama resmi Markette değil. | Open Subtitles | أحتاج لشخص يجد لي قطعة فنية جميلة لكنها بالسوق السوداء |
Çiftçilere rüşvet vermeye, piyasayı yönlendirmeye ve iki beysbol takımına koçluk yapmaya ne ara vakit buldun hayret valla. | Open Subtitles | أريد أن أعرف كيف تملك الوقت لترشي المزارعين وتتلاعب بالسوق وتدرب فريقَي بيسبول متنقلين؟ |
Federal makamları ikna etmeliydiler bunun piyasaya çıkarılabilecek iyi ve güvenli bir ürün olduğuna. | Open Subtitles | بأن هذا كان منتج رفيع وآمن للموافقة على طرحه بالسوق وفعلوا ذلك؛ |
Sabre bizi, şubelerini perakende satışa açmak için yardım etmekle görevlendirdi. | Open Subtitles | في الأساس أوكلت "سابر" إلينا مهمة مساعدتهم لعمل فرع تجزئه بالسوق |
Bilirsin, her ayakkabıyı pazara sunmadan önce ben denerim. | Open Subtitles | تعلم,أقوم باختبار كلّ حذاء رياضي قبل طرحه بالسوق حقاً؟ |
Ailesi tüm birikimlerini borsaya yatırmış ama borsa çökünce evlerini kaybetmişler. | Open Subtitles | وضع أبواه كل مدخراتهم بالسوق ، ثم إنهار |
Pazardan başlayacağız, ve sonra Ermeni bölgesine gideceğiz, sonra Yahudi bölgesine gideceğiz, ve harika... | Open Subtitles | سنبدأ بالسوق ومن ثم سنذهب إلى الحي الأرمني ومن ثم سنذهب إلى الحي اليهودي |
Alışveriş merkezinde karşısına oturdum. Yemek yedik. | Open Subtitles | نعم كان لدي, جلست بجانبها بالسوق و أكلنا مع بعض. |