Bu adil değil! görev sorumluluğu duymanın yanlış olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | ليس هذا إنصاف، لا أظن أنه من الخطأ الإحساس بالواجب |
Kalabalığın arasında, büyük bir minnet duygusunun yanında bir görev olduğunu da hissetti. | TED | وسط الحشود، شعر بامتنان عظيم، لكن أحس بالواجب أيضًا. |
Sana söylemedi çünkü onu görev gibi kabullenmeni istemedi. | Open Subtitles | هي لم تخبرك لأنها لم تريدك أن تجعلها تتخلى عن احساسها بالواجب |
Bu konuda vazife icabı kendimi suçlu hissettim... | Open Subtitles | واعتراني شعورٌ بالذنبِ حيال الأمر لقد اعتراني شعورٌ بالواجب |
Her zamanki şeyler işte. Evet ya! | Open Subtitles | عليك أن تقوم بالواجب - أجل, سيدي. |
"onun cesareti, onun kahramanlık ruhu" ve onun görev aşkı hindistan hava kuvvetlerinin altın mektuplarına tarihi bir olay olarak kaydedilecek. | Open Subtitles | شجاعته ، روح التضحية و إحساسه بالواجب ستدرج فى سجلات قوات الهند الجوية فى رسائل ذهبية |
görev bilinci, bu yalnızca şey olmadığından... Yine de aynı şeyden söz ediyoruz. | Open Subtitles | انه احساس بالواجب ان جاز التعبير نحن متفقان بشكل كامل حول ذلك |
Bunun istemekle ilgisi yok. Bu bir görev. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد بأنه أمر يتعلق بالرغبه و لكنه أمر يتعلق بالواجب |
İkimiz de yasa adamı olduğumuza göre yapmamız gereken bir görev var. | Open Subtitles | وبما إننا كلانا رجال قانون , فنحن نتشارك بالواجب |
Sen kuzuları korumayı görev sayıyorsun. | Open Subtitles | أنت تشعرين بالواجب لحماية الضعيف , وهم لا |
O görev başında yaralanmış bir gardiyan, sense Tanrı'yla konuşan bir mahkûmsun. | Open Subtitles | و هوَ ضابط و قد تأذى أثناء قيامه بالواجب و أنت، سجين معروف عنك أنكَ تتكلّم معَ الرَب |
Fakat benim görev anlayışım size verdiğim sözü çiğnememe engel oldu. | Open Subtitles | لكن شعوري بالواجب لن يدعني أخلف وعدي لكَ |
görev aşkı, emirlere uymak ölüme kadar hiç şaşmadan her şeyi yapmak. | Open Subtitles | الشعور بالواجب إطاعة الأوامر، تتبعهم حتى الموت |
Burası deniz birlikleri değil. Uçmak bir görev işidir. | Open Subtitles | هذه ليس سلاح في البحرية التحليق هو شعور بالواجب |
- Downton'a - ...verdiğim için elimden geleni yapmayı bir görev bildim. | Open Subtitles | أشعرُ بالواجب ، بصرف النظر عن أي شئ آخر أن أفعل ما يمكنني |
Muazzam bir görev bilinci vardı. | Open Subtitles | ظننت بأنه كان يملك شعوراً كبيراً بالواجب |
Hayatı sorumluluk olmadan hesap vermek zorunda olmadan, mecburiyet hissi, görev anlayışı onur anlayışı ve pişmanlık olmadan yaşamak güzel olmalı! | Open Subtitles | لتعيش بلا مسؤوليات ولا حسابات ولاشعورٌ بالإلتزام ولاشعور بالواجب ولا إحساس بالشرف |
Birkaç saatliğine onları işin dışında tutabilirsiniz, ama huzursuz olacaklardır sonrasında gerçeklik, vazife duygularını harekete geçirecektir. | Open Subtitles | يُمكنكعزلهملبضعساعات,ولكن... سيُعارضونويُعارضون... لكن الحقيقة سُتريح إحساسهم بالواجب بما يكفى, بإستثناء واحد |
Hırsımın vazife şuurunun önüne geçmesine izin verdim. | Open Subtitles | جعلت طموحي يتجاوز إحساسي بالواجب. |
Her zamanki şeyler işte. Evet ya! | Open Subtitles | -عليك أن تقوم بالواجب |