ويكيبيديا

    "بذاته" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • kendisi
        
    • bizzat
        
    • kendisine
        
    • kendisiyle
        
    • Lazarus
        
    • kendi
        
    • kendine
        
    İlki, altta yatan başka bir hastalık veya rahatsızlığın semptomu değil; rahatsızlığın kendisi. TED الأول ليست له أعراض مرض أساسي أو إصابة أو حالة؛ هُو بذاته الحالة.
    Bu nedenle ağrının kendisi bir hastalık haline geliyor. TED وذلك ما يجعل الالم يصبح مرضا مستقلا بذاته
    O kendisi bizim ihtiyacımız olan herşeyi bizden aldı ama hepsini geri alabiliriz. Open Subtitles هو بذاته يعطينا كل ما نحتاج لنبقى الأسرار في عمق متجمد لكن يمكننا إعادة كل هذا
    Büyük adam, bizzat şüphelerinizi yatıştıracak. Bir hafta içinde aramıza katılacak. Open Subtitles الرجل العظيم بذاته سيقوم بإزالة شكوكك فهو سينضم لنا خلال الأسبوع
    Çünkü bu, arkadaşım Kral'ın ta kendisine aitti. Open Subtitles لأن هذه هي صديقتي وتعود ملكيتها إلى الملك بذاته
    - Okumak mı? Sarı Şapka'nın içindeki adamın bizzat kendisiyle yemek yedim. Open Subtitles انا اقمت صداقة من الرجل ذو الرأس الصفراء بذاته
    Lazarus Bir yüzünden. Senin planın. Open Subtitles ما حدث في اللوفر ذلك كان الشيطان بذاته خطتك
    Vatandaşlık Bilgisi derken, basitçe kendi kendini yöneten bir toplulukta, toplum odaklı, problem çözücü bir katılımcı olma sanatını kastediyorum. TED ما أعنيه بالتربية المدنية، ببساطة هي فن كون المرء مواليا اجتماعيا، مشاركا في إيجاد الحلول في مجتمع يحكم ذاته بذاته.
    Evet, ta kendisi, Yüksek Mahkemenin süper avukatı. Open Subtitles نعم، هو بذاته محامي المحكمة العليا الخارق
    kendisi de komik değil. TED وغير مفيد. لا يوجد شيء مضحك بذاته.
    El Libre'in kendisi olsaydınız şaşırmazdım. Open Subtitles لا عجب لو كنت انت الليبري بذاته
    Hayatın kendisi yırtıcıdır diyorsun. Open Subtitles أنت تقول أن العالم بذاته مفترس
    Bu tepki senden gelince neredeyse haberin kendisi kadar rahatsız edici oluyor. Open Subtitles صورتك أكثر إزعاجاً من الخبر بذاته
    Ve bu canavarı dürten, Kral Leonidas'ın bizzat kendisi oldu. Open Subtitles هو بذاته الملك ليونيداس الذي أثاره
    Monroe Cumhuriyetinin tek sorunu Monroe'nun kendisi. Open Subtitles الشيء الوحيد الخطأ في جمهورية "مونرو" فهو "مونرو" بذاته
    Tanrı bizzat bu ormanda dolaşıyor, hayvanlar cennetinin bulutlarında süzülüyor. Open Subtitles الإله بذاته مشى بين هذه الغابات متتبعاً أثر الحيوانات المجيدة
    Asıl amacımız, kendi kendisine düşünmesini sağlamak. Open Subtitles في الواقع الهدف أن نجعله يبدء في التفكير بذاته
    Bu güney yönü, bu taraf ve bu salonun arka tarafından 8.000 kilometre giderseniz dünya üzerinde gidebileceğiniz en uzak güney uca varırsınız, Kutbun kendisine. TED هذا هو اتجاه الجنوب، من هنا، وإذا انطلقت لمسافة 8000 كيلومتر خلف هذه الغرفة، سوف تصل إلى أقصى ما يمكنك أن تصل إليه في جنوب الأرض، القطب بذاته.
    kendisiyle inanılmaz gurur duyuyordu. Open Subtitles ولديه هذه المقدرة المدهشة على الإفتخار بذاته
    - Bunu görmek oldukça olağan üstü olmalı kendisiyle iletişimde olmak. Open Subtitles هذا غير طبيعي أن نرى أمرًا قادمًا مُتصل بذاته
    Ve ikimiz de biliyoruz ki Lazarus Bir'i yürürlüğe koydun. Open Subtitles و نحن الاثنان نعلم أنك تقوم بتشريع الشيطان بذاته
    Bazen aylarca, bazen de yıllarca kalır. Bu durumda, o artık kendi başına bir hastalıktır. TED يستمر لعدة اشهر وفي اكثر الاحوال لسنوات و عندما يحدث ذلك يصبح الالم مرض بذاته
    Şimdi bu bölge çok çeşitli ve her ülke kendine özgüdür. TED الآن هذه المنطقة متنوعة جدا، وكل بلد فريد بذاته.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد