Geniş bir ağ atmalıyız, ama bunu sessiz yapmak zorundayız. | Open Subtitles | سوف نشكل شبكة بحث واسعة لكننا سنقوم بذلك في هدوء |
Meşgul insanlar olduğumuzun da farkındayım; o yüzden endişe etmenize gerek yok, bunu öğle arasında da yapabilirsiniz. | TED | وانا موقنةٌ انكم مشغولون جداً لذا لا تقلقوا . يمكنكم القيام بذلك في استراحة الغداء |
İnsanlık tarihinde bunu hiç yapmadığımız en zor şeylerden biri olacak ve biz bunu kesinlikle doğru bir şekilde yapmalıyız, ve önceliğimiz onu doğru yapmalıyız ve sadece denemeliyiz | TED | وهو واحد من أصعب الأشياء التي سنقوم بها في تاريخ البشرية، ويجب علينا القيام بها على أكمل وجه، ويجب القيام بذلك في المحاولة الوحيدة بين أيدينا، ومن المرة الأولى. |
ki bunu yapmak neredeyse imkânsız, gerçekten tam anlamıyla anlamadığımız bu sistemlerin içinde. | TED | التي ... من المستحيل القيام بذلك في هذه الأنظمة التي لا نفهمها تماما. |
Tüm işi çocuk yaptı. Eminim evde de böyle yapıyordur. | Open Subtitles | الصغار قاموا بكل الجهد أراهن أن يقوم بذلك في المنزل |
Ve merak ediyorsunuzdur nasıl olur da bir kadın hakları organizasyonu daha önce bizim varlığımıza karşı olan toplumlarda bunu yapabildi. | TED | وعلى الأرجح أنكم تتساءلون كيف يمكن لمنظمة حقوق المرأة القيام بذلك في مجتعات عارضت في السابق مجرد وجودنا. |
Fakat kısadan ortaya vadeye salınımı kesmeye başlamazsak, bunu çok daha önce yapmamız gerekecek. | TED | ولكن إن لم نقم بقطع الانبعاثات على المدى القصير أو المتوسط، فسيتوجب علينا القيام بذلك في أقرب وقت ممكن. |
Size hayır demesinin ikinci nedeni siz onun bu işi kotaracak enerjisi olduğunu düşünürken, onun bunun için gücü olmadığını bilmesi ve bunu size itiraf etmeyecek olmasıdır. | TED | السبب الثاني لقوله لا هو أنك تعتقد بأن لديه القدرة على إنجازه، ولكنه يعلم أنه ليس لديه القدرة للقيام بذلك ولن يعترف بذلك في تلك المحادثة معك. |
Başlangıçta ona bunu anlatmak istemedim çünkü bunun çok saçma olduğunu düşünmüştüm. | TED | لم أشأ إخباره بذلك في البداية، لأني ظننت الأمر سخيفًا للغاية. |
Onlar iş ve hayat dengesi hakkında konuşan ve bunu iş yerinde isteyen ilk kişilerdi. | TED | وكانوا أول جيل يعلمنا عن التوازن بين العمل والحياة، وكانوا أول جيل يطالب بذلك في بيئة العمل. |
Onları uygulayın ve bunu başkalarının eşliğinde hepinizi geri getirecek inançlı, başarılı ve keyifli bir yapıyla yapın. | TED | طبقوها، وقوموا بذلك في صحبة الاخرين مع بنية العقيدة والعمل والطقوس البهيجة التي ستعيدكم. |
Teknolojinin dili iki rakamlıdır; muhtemelen bunu bir yerlerde duymuşsunuzdur. | TED | لغة التكنولوجيا ثنائية في الغالب انك قد سمعت بذلك في وقت ما |
Bu yüzden bunu yapabiliriz. Hollanda da olan ... ... River Delta gibi yoğun nüfuslu ... ... bir ülkede bu işlevler birleştirildi. | TED | حتى نتمكن من القيام بذلك. في الواقع في بلد مكتظ بالسكان مثل دلتا النّهر، حيث أعيش في هولندا، قمنا بالجمع بين هذه المهامّ. |
Eğer bunu doğru zamanda yaparsanız bu onların kalbine ulaşır ve onlar nereye giderlerse gitsinler yanlarında olur, sonsuza dek. | TED | وإذا قمتم بذلك في الوقت المناسب، سيدخل قلوبهم، وسيبقى معهم أينما كانوا إلى الأبد. |
Bugün, şu anda, bunu yarı zamanda yapmayı taahhüt ediyoruz. | TED | لذا اليوم، الآن، نحن ملتزمون بذلك في نصف المدة. |
bunu gelişen dünyanyanın 17 ülkesinde yapıyoruz. | TED | قمنا بذلك في 17 بلدا من بلدان العالم النّامي. |
Ressamların bunu kendi işlerine taşımak isteyişlerine hep şaşırmışımdır. | TED | دائماً أندهش بالطريقة التي يكون بها الفنانين على إستعداد للقيام بذلك في أعمالهم الفنية. |
bunu yapmak yerine, biz balıkları besleyebileceğiniz bazı balık çubukları geliştirdik. | TED | بدلا من القيام بذلك في الواقع، لقد قمنا بتطوير بعض عيدان الأسماك يمكنك إطعام الأسماك. |
Fakat benim yarış pistimde böyle olmayacaksınız öyle değil mi? | Open Subtitles | لكنني لا اقبل ان تقوما بذلك في مضمار سباقي |
Çünkü bir araya ilk geldiğimiz andan beri böyle yaptığımı hissediyorum. | Open Subtitles | . . لأني اشعر بذلك في كل شئ فعلته منذ اول مره تلاقينا |
Hayır, beni ısırdıklarında ne hissettiklerini çok iyi biliyorum. Çünkü seninle her birlikte olduğumuzda böyle hissediyorum. | Open Subtitles | أنا أعرف بالتحديد ما الذي يشعروا به عندما بعضونني أشعر بذلك في كل مرة نكون سوياً |