10.000 yıl önce biz insanlar, besin değeri yüksek tohumlarını toplamak için pirinç yetiştirmeye başladık. | Open Subtitles | قبل 10 آلاف عام ، بدأنا نحن البشر بزراعة الأرز وذلك حتى نحصد بذوره ذات الغذاء الغنيّ |
Baba ayı tohumlarını anne ayıya verir, böylece bir yumurta oluşur. | Open Subtitles | الدب الاب زرع بذوره في الدبة الام ونمت الى بيضة |
Onun çalışmasını soğuk hava deposuna koymayı planlıyorlardı bu yüzden de tohumlarını geri almak için laboratuvara gitti. | Open Subtitles | كانوا يُخططون لأخذ عمله إلى المخزن، لذا فإنّه عاد إلى المختبر لإستعادة بذوره. |
Şirketler Kongresi henüz var olmayabilir ama tohumları dikilmiş gibi görünüyor. | Open Subtitles | ولكن بذوره قد زرعت بالفعل |
tohumları, verimli topraklarında çiçek açtı. | Open Subtitles | بذوره تتفتّح في أرضكِ الخصبة. |
Tanrı erkeği mümkün olan her yere tohum ekecek biçimde programlamış. | Open Subtitles | لقد برمج الله الرجل كي يضع بذوره في كل مكان يتاح له |
Buğday canlıdır ve biz hasat ederken, tohumlarını verir. | TED | ان القمح كائن حي ! وعندما نحصده نحن .. ونأخذ بذوره |
Büyük İskender tohumlarını yaymak için İspanya'ya girdi. | Open Subtitles | لقد ذهب (إسكندر الأكبر) لأسبانيا ناشراً بذوره |
Bu adam tarihi bilmiyor. "tohumlarını yaymak" da ne? | Open Subtitles | الرجل لا يعرف التاريخ نشر بذوره! |
tohumlarını Başkan Harrison'un bahçesine tükürdüm. | Open Subtitles | فلقد بصقت بذوره (في باحة العمدة (هاريستون. |
Jeremy tohumları için öldürüldü. | Open Subtitles | قتل (جيرمي) لأجل بذوره. |
Gemimizden sektöre biraz tohum kaçırdık. | Open Subtitles | نحن نهرب بعضاً من بذوره من سفِننا |
Oh, tatlım olmaz, kötü tohum. | Open Subtitles | عزيزتي، بذوره سيئة. |