Carver ve Prez yarın burada olacaklar fakat Prez ofiste kalacak. | Open Subtitles | أعد (كارفر) و(برز) إلى الخدمة غداً، لكن ليعمل (برز) في المكتب |
-Tanrım, biliyor musun Prez ne yaptı bu sabah? | Open Subtitles | -أتعرف ماذا فعل (برز) هذا الصباح؟ |
Prez? Kimseye yaranamaz. Delinin teki. | Open Subtitles | (برز) إنه غبي وغير نافع |
Ve aynı sorularının cevabını aldığında, bir unsur, özellikle bir unsur göze çarpıyordu. Öyle ki istatistiki berraklık, bilim insanlarının hayallerini süsleyen türdendi. | TED | وعندما بدأت النسخ الكربونية للاستفتاء بالعودة إليها، شيء واحد فقط برز بوضوح إحصائي من النوع الذي يحلم به أغلب العلماء. |
Kızın, ilk gözleri göze çarpıyor. | Open Subtitles | الذي برز حقاً حول هذه البنت كانت عيونها |
- Öne çıkan biri var mı? | Open Subtitles | -هل برز أيّ شخصٍ؟ |
Hepinizi bir arada bir yerde toplayıp içinizde göze çarpan biri var mı diye bakmak istedik. | Open Subtitles | اعتقدنا أننا سنلقي نظرة عليكم جميعا ً في مكان واحد -ونرى إن برز أحد |
göze çarpan ikinci şey ise, eğer şampiyon Go oyuncularından biriyle konuşursanız, bu kişi oyun oynarken düşündüğü şeyin ne olduğunu tam olarak ifade edemez. | TED | الشيء الثاني الذي برز هو أنك إذا تحدثت إلى أحد أبطال لعبة (جو) فلن يتمكنوا بالضبط حتى من تفصيل ما يفكرون به أثناء لعب اللعبة. |
(Gülme sesleri) Neyse ki şişlik dağılmaya başladı ve yüzümü iki muhteşem mor göze bürüdü, bu da bir belgesel filmi için harika bir görüntü. | TED | (ضحك) لحسن الحظ، برز التورم، ونزل إلى وجهي ليستقر كسواد حول عيني وهو أفضل شكل للظهور في فلم وثائقي. |
Eğer büyük biri olsaydı, mutlaka göze çarpardı. | Open Subtitles | لو كان اكبر، لكان قد برز |
- göze çarpan biri mi var? | Open Subtitles | هل برز أيّ شيءٍ؟ أجل. |