| Hatta 2008'deki Brussels göreviyle ilgili detayları gönüllü olarak verdi. | Open Subtitles | حتى إنه تطوع ليخبرنا بتفاصيل سريه حول مهمة بروكسل في '08 |
| Ve Brussels Griffin köpeğini tutuyor, güzel. | Open Subtitles | تحتضن كلبا من فصيلة بروكسل جريفن |
| - Brussels'dan Bay Mueller'la tanıştığınızı görüyorum. | Open Subtitles | (أرى بانكِ قد قابلتِ السيد (مولر "من "بروكسل - نوعًا ما - |
| Brüksel'de çaresizce tekrar tekrar ortak çözümler bulmaya çalışırken hiç kimsenin, hem de hiç birimizin daha önce böyle bir krizle uğraşmadığını farkettim. | TED | في بروكسل عندما حاولنا بشدة مراراً وتكراراً أن نوجد حلولاً مشتركة أدركت أن لا أحد منا قد تعامل من قبل مع أزمة مماثلة |
| Nazi yetkililerinden Brüksel Tren İstasyonuna gitmelerini söyleyen bir celp almışlardı. | TED | استلما استدعاءً من السلطات النازية بالذهاب إلى محطة القطارات في بروكسل. |
| Bu durgun sulara gelmemin tek sebebi kanıtı elime geçirip eve dönüş yoluna çıkacağımdan emin olmaktı. | Open Subtitles | سـبب مجيئي الى (بروكسل) لأطمئن في رحلة العودة الى (اميريكا) والدليل معي |
| İki oğlu hapse atıldı, kendisi Brüksel'e sığınmak zorunda bırakıldı. | Open Subtitles | ابناه كانا مسجونين كما إنه اضطر لطلب اللجوء في بروكسل |
| Pazar akşamı, Nisan 2010'da, Brüksel'de. | TED | مساء الاحد في بروكسل شهر أبريل من العام 2010 |
| 12 yaşında falandım herhalde babam beni bir uzay sergisine götürdüğünde, buraya yakın, Brüksel'de. | TED | لابد أنني كنت في الثانية عشر حين اصطحبني والدي إلى معرض عن الفضاء، ليس ببعيد عن هنا، بل في بروكسل. |
| Brüksel'de yaşıyor. Belçika'da. | Open Subtitles | انها تعيش فى بروكسل انها فى بلجيكا كما تعلم |
| Muhafız Alayı'nı sür. Sonra da Brüksel'e yürü. | Open Subtitles | الآن إدفع الحرس القديم للأمام ثم إلى بروكسل |
| Bu durgun sulara gelmemin tek sebebi, elimde kanıtla eve dönüş yolunda olacağımdan emin olmaktı. | Open Subtitles | سـبب مجيئي الى (بروكسل) لأطمئن في رحلة العودة الى (اميريكا) والدليل معي |