- Lanet olsun. Arkaya dikkat edin. Bebek çok çabuk geliyor. | Open Subtitles | يجب أن ندخلها غرفة المخاض ونولدها حالا. الطفل يخرج بسرعة كبيرة. |
Ve çok çabuk olarak, son zamanda üzerinde çalıştığımız bir şey, Londra valisi tarafından yolculara özgürlüklerini yeniden kazandıracak yeni bir otobüs tasarlamak için görevlendirildik. | TED | و بسرعة كبيرة ، شيء ما كنا نعمل عليه قريبا جدا وكان بتكليف من رئيس بلدية لندن لتصميم حافلة جديدة تعطي الراكب حريته مرة أخرى. |
Aslında başkalarını çok hızlı okuyabilirim, ama sizin gibi biriyle hiç karşılaşmamıştım. | Open Subtitles | عادةً أستطيع قراءة الآخرين بسرعة كبيرة ولكني لم أقابل مثلكِ من قبل |
Viraja çok hızlı girdiğimi algıladığında otomatik olarak arabayı yavaşlatıyor. | Open Subtitles | انه يبطئ السيارة آليا عندما يشعر انني انعطف بسرعة كبيرة |
Birleşik Devletlerde bu kadar hızlı olmasına rağmen, geçen ay Jon Stewart bile şöyle dedi: (Video) Jon Stewart : Çocuk felci nerede hala aktif? | TED | عملية القضاء على هذا الوباء في الولايات المتحدة حدث بسرعة كبيرة حتى علق جون ستيوارت قائلا : أين يوجد مرض شلل الأطفال ؟ |
Yani çok hızlı bir şekilde alıyor gibi görünmekteler. | TED | لذا يبدو أنهم قادرون على الإكتساب بسرعة كبيرة. |
makineler bilgilerini çok çabuk olarak paylaşabilirler. | TED | الآلات تستطيع المشاركة بالمعلومات بسرعة كبيرة. |
Bugünlerin tadını çıkar. çok çabuk büyüyorsun. | Open Subtitles | تعلقي على هذه الأيام، راشيل لا تكبري بسرعة كبيرة |
Öyle yaptığında çok çabuk boşalıyorum. | Open Subtitles | لكنّي أصبحت أقذف بسرعة كبيرة بهذا الطريقة |
Çoktan tedarikçim ile iletişime geçtim. Eğer çok hızlı gidiyorsam söyle. | Open Subtitles | أنا أتجادل مع موزعي بالفعل أخبريني إذا كُنت أتحدث بسرعة كبيرة |
Kötü haber ise tedavi edilmediği her gün çok hızlı yayılım gösteriyor. | Open Subtitles | والأخبار الواقعية هي أنه يزداد سوءا بسرعة كبيرة إذا ترك دون علاج |
Efendim, bu ciddi bir suçtu o yüzden çok hızlı sürerek geldim. | Open Subtitles | سيدي، كان جريمة ذات طبيعة خطيرة لذلك اضطررت إلى القيادة بسرعة كبيرة |
Uzay'ın kendisi hızlanan bir tempoda genişliyor. Gökadaların büyük bir çoğunluğu bizden onlardan gelen ışığın bize asla ulaşamayabileceği kadar hızlı ayrılıyor. | TED | الفضاء نفسه يتمدد بوتيرة متسارعة. أغلبية المجرات تتباعد عنا بسرعة كبيرة بحيث لن يصلنا أي ضوء منها. |
O kadar hızlı içmeniz tehlikeli, özellikle de hasta olduğunuz zaman. | Open Subtitles | الشرب بسرعة كبيرة خطر، خصوصاً عندما تكونون مرضى. |
İşte nelerin olabileceği: Bu virüs çok hızlı bir şekilde bütün dünyaya yayılıyor ve | TED | هذا ما يمكنه أن يحدث. يمكنها الإنتشار في جميع أنحاء العالم بسرعة كبيرة جداً. |
Kendimi bir diyalog ortamında bulduğumda hızlı yazıp hemen konuşmaya dalmam gerek. | TED | فعندما اكون في محادثة ما فعلي ان اكتب بسرعة كبيرة لكي اندمج في الحوار |
Bu, her zaman gözümüzün algılayabileceğinden daha hızlı hareket eden maddelerle ilgili olmuyor. | TED | ولا يتعلق الأمر دائمًا بكون العالم يتحرك بسرعة كبيرة مما يجعل أعيننا غير قادرة على رؤيته |
Her şey bizden hızlıca uzaklaşıyordu. | TED | فقد كان كل شيء يتحرك بعيداً عنا و بسرعة كبيرة |
O kadar çabuk imzaladı ki ben en azından ilişkimize son bir kez göz gezdiriyormuş gibi davrandım. | Open Subtitles | لقد وقع بسرعة كبيرة و قد حاولت أن أتظاهر بأنه سيراجع الأمور مرة أخيرة |
Ya gün boyunca aralıklı kusacaksın ya da şimdi bir anda hepsini çıkaracaksın. | Open Subtitles | يمكن أما يمنعوك من أنّ تتقيأ طوال اليوم أو سوف تتقيأ بسرعة كبيرة |
bunun sebebi tarihsel kayıtların büyük bir hızla dijital ortama geçiyor olması. | TED | والسبب في ذلك هو أن السجل التاريخي يتم تحويله رقمياً بسرعة كبيرة. |
çabucak göz atalım şunlara, mümkün olduğunca çabuk bitirmek istiyorum bunları, çünkü saat aleyhimize işliyor, görebiliyorum. | TED | لذلك دعونا نذكر تلك بشكل سريع جدا ، وسأمر عليها بسرعة كبيرة جدا جدا، ﻷنني أرى الساعة في العد التنازلي. |
- Belki de senin hastalığın yüzünden fazla hızlı gitmek istemiyordur? | Open Subtitles | حسناً، هل تعتقدين انه متوتر حول الانتقال بسرعة كبيرة لكنك كنت مريضة؟ |
Ben sadece gerçekten hızlı hazır var. Selam, Griff. Hey, küçük Griffy. | Open Subtitles | كنت استعد بسرعة كبيرة هلا تأتي الي والدك؟ |
Kalp hastalığı insanları genelde oldukça hızlı öldürür. | TED | أمراض القلب تقتل الناس عادة بسرعة كبيرة |