Ve Florin' deki hiçbir kimse buraya bu kadar Çabuk gelemez. | Open Subtitles | هل هناك أحد فى فلورين يمكنه العبور هنا بسرعه كبيره ؟ |
Sen ve acı çeken ruhun. Her şeyi düşünmelisin. Ama Çabuk düşün, sevici. | Open Subtitles | انت يجب عليك انت تفكر عميقا في كل شيئ فكر بسرعه, أيها الحبيب |
O zaman uzayda duraklamış olan zamanınız daha Çabuk geçer. | Open Subtitles | وبعد ذالك وقتك موقوف في الفضاء وسوف يمر بسرعه هائله |
Tekrar eden bir sıra var. Bilgisayarda tekrar çalıştır, ama çok hızlı. | Open Subtitles | هناك نمط تكرارى لهذه النبضات شغلها على الحاسب مرة أخرى بسرعه أكبر |
Koş, daha hızlı. Hiçbir şeyin dikkatini dağıtmasına izin verme. | Open Subtitles | اجري ، بسرعه ، استمرى اتركى كل شىء يصرف انتباهك |
Amca, lütfen bizi hemen Goa'ya götür çünkü gösterimiz başlamak üzere. | Open Subtitles | عماه ممكن توصلنا الى جوا بسرعه الاستعراض على وشك ان يبدأ |
Umarım çabucak tamir edilir de, buraya en kısa zamanda geri dönersiniz. | Open Subtitles | حسناً، أتمنى ان تتم التصليحات بسرعه حتى نستطيع أن نستعيد هنا بسرعه |
Onlara erişemiyorum. Acele et, git üzerine çıkabileceğin bir şey bul. | Open Subtitles | ــ لا أستطيع الوصول إليه ــ بسرعه أحضر شيء لتقف عليه |
Şehirde istediğim kişiyi hayalet gibi izlediğim zamanları... ne Çabuk unuttun. | Open Subtitles | انت تنسى بسرعه اننى كالشبح فى هذه المدينه اتتبع ما اريده |
Tek farkı bunlarla oynayamıyorsun. Çünkü ellerinin arasında çok Çabuk eriyorlar. | Open Subtitles | الا انك لا تستطيع العب بها لانها تذوب بين يديك بسرعه |
Eğer çürük diş için bakmayı planlıyorsanız, ...bunun çok Çabuk yapmanızda fayda var. | Open Subtitles | لذا إن كنت تنوي القيام بتفتيش ذاتي فمن الأفضل أن تقوم بهذا بسرعه |
Bil diye söylüyorum konuklar arka tarafa geçemez bu yüzden Çabuk anlat. | Open Subtitles | لمعلوماتك , الضيوف ليس مسموح لهم بالدخول لهذه المنظه لذلك تحدثي بسرعه |
Yardım için size haber gönderdiğini söylediğinde elimi Çabuk tutmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | عندما اخبرني انه ارسل لك طالباً مساعدتك، كان يجب ان اتصرف بسرعه. |
Mümkün olduğunca Çabuk Old Town'a gitmen gerek, meşgul müsün? | Open Subtitles | اُريدك أن تذهب إلى البلده القديمه بسرعه هل أنت مشغول؟ |
Gün batımından önce oraya ulaşmak için hızlı gitmek zorundasınız. | Open Subtitles | عليك أن تحلق بسرعه لكي تحاول الوصول قبل غروب الشمس |
Çoğu özenti düşkünü gibi, hızlı başladı ve hızlı yükseldi. | Open Subtitles | و كما الاثرياء بدا الامر بسرعه و اصبح اكثر سرعه |
İnsanlara yardım edip, hayat kurtarmayı. Ve o arabayı gerçekten hızlı kullanmak. | Open Subtitles | أساعد البشر و أنقذ الأرواح و أن أقود هذا الفتى السيء بسرعه |
hızlı ölebilirler ya da yavaş ölebilirler ama sonuçta ölmeliler. | Open Subtitles | يمكنهم ان يموتوا بسرعه او ببطئ ولكن يجب ان يموتوا |
hemen ofisime gelsen iyi olur, Çabuk. | Open Subtitles | اعتقد انك من الافضل ان تأتي الي مكتبي,بسرعه |
"Güvenlik Konseyinin emiriyle Atlantis'i hemen yok et." | Open Subtitles | بناءً على تعليمات من مجلس الأمن قم بتدمير أطلنطس بسرعه |
hemen çıkmazsak biz de öleceğiz. | Open Subtitles | مات وكذلك سوف نكون نحن اذا لم نخرج من هنا بسرعه |
- Yapabilirdim sizi onlara yaptığım gibi çabucak halledebilirdim ama yapmadım. | Open Subtitles | كان بإمكانى أن اقتلكم بسرعه مثلما قتلت هؤلاء، لكننى لم أفعل |
Acele et, Sparky, pisti uzatmamız gerek. | Open Subtitles | بسرعه يا سباركي علينا أن نجد طريقي لنمدد المدرج |
- Acele edin, siz ikiniz! - Çabuk, Bernard, şimdi! | Open Subtitles | ــ أسرعوا, أنتم الإثنين ــ بسرعه, يا برنارد الآن |
Neden bana bu kadar hızla ve derinden bağlandığını sanıyorsun? | Open Subtitles | لمَ تظنين أنكِ وقعتى فى حبى بقوة و بسرعه ؟ |
Gerçek saldırgan geldiğinde vücudumuz, aşıyla başa çıkmak için hızlıca bir bağışıklık tepkisi oluşturarak, enfeksiyonu etkisiz hale getirir. | TED | وحين يتسلل الدخيل الحقيقي الجسم يزيد الأجسام المضادة بسرعه للتعامل مع ذلك اللقاح ويحد من العدوى. |