Yasemin, ben de seni seviyorum ama olmadığım bir şey olmaya çalışmaktan vazgeçmeliyim. | Open Subtitles | ياسمين أنا أحبك فعلا لكن يجب أن أتوقف عن التظاهر بشئ لا أكونه |
sana birşey itiraf edeceğim, Bethany, daha önce kimseye söylemediğim bir şey. | Open Subtitles | انا سأخبرك بشئ بيثانى الشئ الذى لم اخبر عنه احد قبل هذا |
Sağol Tony. İyi iş. Ona bir şey söylediniz mi? | Open Subtitles | اشكرك يا طونى احسنت صنعا ، هل اخبرتها بشئ ؟ |
Ama şu yaşlı kadın, her kimse, Arbogast'a bir şeyler anlatmış. | Open Subtitles | ولكن تلك العجوز اي كانت موجوده لابد انها اخبرت اربوجاست بشئ |
Gerçekte hiçbir şey yapmamış bile olsan yapanın izinden gitmiş gibi olursun. | Open Subtitles | بالرغم من انك لم تقومي بشئ خاص لكنك قمت بتسهيل العمل لشريكك |
Yani, genç bir kızken böyle bir şeyi hayal edemezdim. | TED | تعلمون ، ما كنت لأحلم بشئ مماثل عندما كنت شابه. |
Çünkü Doktor sihirli değneğiyle son bir şey yapabileceğini söyledi. | Open Subtitles | لأن الدكتور قال أنه يستطيع القيام بشئ أخير بعصاه السحرية |
Bilinç altın sana geçmişinden bir şey söylemeye çalışıyor olabilir. | Open Subtitles | لابد انه عقلك الباطن يحاول اخبارك بشئ شئ من الماضي |
Gemiyi kaybetmeden önceki gece Judy'nin kulağına bir şey söyledi. | Open Subtitles | الليلة التي تسبق ليلة فقداننا للسفينة، همس بشئ في أذنها |
Yani, Irak'a kadar o kadar yol gittin ve hiç bir şey hissetmedin. | Open Subtitles | أعني, أنت قطعت كل تلك المسافة إلى العراق و لم تستطع الشعور بشئ |
sana bir şey diyeyim mi? Bir daha asla kaburga yemeyeceğim. Evet, tabii. | Open Subtitles | ـ سأخبرك بشئ ، لن أكل لحم بالعظام مجدداً ـ أجل ، صحيح |
Zamanla, eminim ki yatağınızı paylaşmaktan daha çok isteyeceği bir şey olmayacak. | Open Subtitles | مع الوقت، أنا متأكد أنها لن ترغب بشئ أكثر من مشاركتك الفراش |
bana hiç bir şey hissetmediğini söyle, hemen gideceğim. Söz. | Open Subtitles | أخبريني أنكِ لا تشعرين نحوي بشئ وسوف أرحل، أعدكِ بذلك |
Herhangi bir insanın alabileceği bir şey değil, değil mi? | Open Subtitles | أنه ليس بشئ يمكن لأى أحد حصول عليها صحيح ؟ |
Akşam yemeği vardiyasında çalışıyor şimdi, bir şey için söz veremem. | Open Subtitles | أنه مشغول حالياً أنه الآن وقت العشاء لذا, لا أعدكم بشئ |
- Adam, arkadaşından bir şeyler yapmasını istedi. Ne olduğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | هذا الرجل يريد صديقه ان يقوم بشئ لا اعلم ما هو |
O zaman onun boynunu kırdığım zaman bir şeyler hissedersin. | Open Subtitles | إذاً من المحتمل أن تشعر بشئ عندما أعضها من رقبتها |
İnsanı sonuna kadar televizyonun başında tutuyorlar ama hiçbir şey vermiyorlar. | Open Subtitles | يجعلونك تشاهد البرنامج حتى اخر فقرة ثم لا يأتون بشئ جديد |
Aslında size zaten bildiğiniz bir şeyi söylüyorum: yani, karşılaştırma her şeyin değerini değiştirir. | TED | إذاً فأنا أخبركم بشئ تعرفونه بالفعل: بالأسم، أن المقارنة تغيّر قيمة الأشياء. |
Hayır, ama başka bir şeye bakarak onun Bay Paine olmadığını söyleyebilirim. | Open Subtitles | لا, ولكنى استطيع ان اخبرك بشئ آخر على انه ليس السيد بيين |
Yani senin cinayet kurbanın, akçaağaç'tan yapılan bir şeyle vuruldu. | Open Subtitles | لذا على الأرجح أن ضحيتكم.. ضُرِبت بشئ مصنوع من القيقب |
Evet, malzemerin listesi size birşeyler söyler, ama bazen de size yanlış birşeyler söyler. | TED | فقائمة المقادير تخبركم بشئ، و أحيانا تخبركم بشئ خاطئ. |
Bir şeyleri hissetmek yerine her şeyi düşünür hale geldin. | Open Subtitles | فكر من خلال كلّ شيء بدلا من أن الأحسّاس بشئ |
Çünkü bana daha ziyade eve erkenden dönüp beni yakalamak istermişsin gibi geldi. | Open Subtitles | لأنه يبدو بأنك حضرت إلى المنزل باكرا لإمساكي بشئ و لكن إمساكي بماذا؟ |
Yaşadığın onca şeyden sonra, sana bir şeyler borçlu olduğumuzu düşünüyor. | Open Subtitles | انه يشعر بعد ما قمت به من خدمه انه مدين لك بشئ |
Şu andan itibaren bu konuda hiçbir şey yapacak konumda değilsin. | Open Subtitles | وفي تلك اللحظة، أنت لست في موقف للقيام بشئ حيال هذا |
Onları dolarla ödemedik. Başka birşeyle ödedik. | TED | لم ندفع لهم بالدولارات. دفعنا لهم بشئ آخر. |