Bu şeyleri sabit varsayalım - bunların hepsi hakkında bir şeyler yaptık. | TED | فلنفترضْ أنّنا عالجنا كل هذه الأمور .. وقمنا بشيءٍ مّا حيال كل هذه الأمور. |
Yani bu yaşamış olduğun korku deneyiminin yerine başka bir şeyler yerleşti biliyor musun? | Open Subtitles | لِذا فإنَ كُلَ الخوف الذي مَرَرتَ بِهِ يجبُ أن يُستبدَل بشيءٍ آخَر تعلَم، عواطِف أُخرى |
Evet, yine de, onun için özel bir şeyler yapmam gerektiğini hissediyorum. | Open Subtitles | حسناً، على الرغم من ذلك أشعرُ أنهُ علي أن أقومَ بشيءٍ خاص لهُ |
Çok öncesinde sert bir şeye vurdum ve aniden durdum. | Open Subtitles | هذا وقت مُبكّر للغاية لقد إرتطمتُ بشيءٍ صَلب وهكذا توقّفت |
Başka hiçbir şey kaçırmayın ağzınızdan ve o aptal bakışı sil yüzünden hemen. | Open Subtitles | وأخبرها أنّها حالةٌ طارئة لا تخبرها بشيءٍ آخر، وانزع هذه النظرة المجنونة |
Biliyorum geç oldu ama senin söylediğin birşey hakkında düşünüyordum. | Open Subtitles | أعلمُ أنَ الوَقتَ مُتأخِّر، لكني كُنتُ أُفَكِرُ بشيءٍ قُلتيه |
Çantasının içindeki bir şeyle beni hapsetmeye çalışacak. | Open Subtitles | سوف يُخدّرني بشيءٍ ما معه في تلك الحقيبة. |
Benim sorunum ne? Hayatımda normal bir şey olmayacak mı? | Open Subtitles | ما العيب في أن أرغب بشيءٍ عادي في حياتي ؟ |
"Biz kodese kilitlenirken sana bir şeyler vereceğim | Open Subtitles | حسناً، سأَقولُ أنكَ تتظاهرُ بشيءٍ ما بينما نحنُ مَسجونونَ هُنا في هذا السِجن |
Muhteşem bir yemek kaçırdın ama bir şeyler getirdim. | Open Subtitles | لقد فاتَك غَداءٌ عَظيم لكني أتيتُكَ بشيءٍ مِنه |
Bilmiyorum, ama sende, beni ters yöne iten bir şeyler var. | Open Subtitles | لا أدري، لكن هناكَ شيءٌ فيك يجعلني أُحس بشيءٍ خاطِئ |
Bana bir şeyler söylediğini düşünmüş olmalı... onu öldürmeye değecek bir şey... | Open Subtitles | لابدّ أنّه إعتقد أنّها أخبرتني بشيءٍ ما سبء يستحق القتل لأجله |
En azından üzerine uygun bir şeyler giyemez misin? | Open Subtitles | أبمقدورك القيام بشيءٍ ما على الأقل حيال هذه الملابس التي ترتديها؟ |
Bu döngüyü kırmak ve bu bebek için harika bir şeyler yapmak için elinde bir şansın var. | Open Subtitles | لديكِ الآن فرصةٌ لكسر هذه الحلقة لتقومي بشيءٍ رائعٍ لهذه الطفلة |
Sana bakıyor. Ona bir şeyler söylemeye çalış. | Open Subtitles | إنه ينظر إليكِ، حاولي التحدّث معه بشيءٍ ما |
Ancak bir yandan da aynı hevesle hiçbir şekilde bu görüşümüzle bağdaşmayan bir şeye daha inandık, teknoloji girişimcilerimizi çok sevdik. | TED | ولكن في الوقت ذاته، اعتقدنا وبحماسٍ مماثل بشيءٍ آخر يختلف بالمطلق مع المبدأ السابق، والذي هو أننا نحب رواد الأعمال التقنيين. |
Ne kadar çok iş çıkarırsanız, o kadar değişik şeyle karşılaşırsınız ve tamamen özgün bir şeye gelme şansınız artar. | TED | كلما زاد إنتاجك، كلما حصلت على تنوّع أكثر وتزداد بذلك فرصك في الإتيان بشيءٍ مبدع حقاً. |
hiçbir şey paylaşılmıyor. | Open Subtitles | هذا المكان ليس آمناً، فلا يمكنك أن تخبر أحداً بشيءٍ هنا |
Bu yüzden bu adamlar radikal birşey yapıyorlar. | Open Subtitles | .لِذا هؤلاء الرِجال يقومون بشيءٍ ما ثوري |
Sen kafasına bir şeyle vur bende silahını alayım. | Open Subtitles | أنتَ تهشمُ رأسه بشيءٍ ما و أنزعُ أنا سلاحه |
Kafes kapanıyor, şimdi Joseph daha tehlikeli bir şey yapmak zorunda. | Open Subtitles | الشبكة مُغلَقة, وعلى جوزيف الآن أن يقوم بشيءٍ أكثر خطورة ً، |
Tanrı vergisi yeteneğim, bana annenin yaptığı bir şeyden bahsetti kimsenin öğrenmesini istemediği bir şeyi. | Open Subtitles | الحضور أخبرني بأن والدتكِ قامت بشيءٍ شيءٌ لم تكن ترغب بأن يعلم عنه أحد |
Yardımımı istemiyorsan ve bu konuda bir şey yapmayacaksan neden bana anlattın? | Open Subtitles | إن لم تكوني تريدين مساعدتي ولستِ تنوينَ القيامَ بشيءٍ حيالَ الأمر فلماذا أخبرتِني؟ |
bir şey için söz vermemi istedi; hikâyemi, dinlemek isteyen herkese anlatacaktım. | TED | وجعلني أعده بشيءٍ واحد، أنني سأحكي قصتي إلى كل من يريد أن يستمع. |