Babamdan kalan tek şey bu. Bir daha gözümün önünden ayrılmasına izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | إنها الشيء الوحيد الذي لدي من أبي لن أدعها تغيب عن بصري ثانية |
En sonunda gitmek için ikna olduğumda doktor bana uyan deneme lenslerini taktı ve görüş alanımın ne kadar zayıf olduğunu görünce şok oldu. | TED | عندما اقتنعت بالفعل للذهاب، أعد لي طبيب العيون عدسات تجريبية وصدم من مدى ضعف بصري آنذاك. |
gözlerimi Omaha Sahili'nde bırakmış olabilirim ama Sam Amca'dan yardım dilenmiyorum. | Open Subtitles | قد أكون فقدت بصري علي شاطئ أوماها و لكن هذا لا يعني أنني أطلب الإحسان من الحكومة الامريكية |
Bu beynimizin dilinde tasarlanmış, çizgilerden, noktalardan, harflerden oluşan görsel bir yapı. | TED | إنه بناء بصري للخطوط و النقاط و الحروف مصمم باستخدام لغة الدماغ |
gözlerim mi karardı da yorgunluktan, bu korkunç görüntü gelir gibi oluyor üstüme doğru? | Open Subtitles | أعتقد أن ضعف بصري هو الذي يصور لي هذا الشبح الغريب |
Hayır. Ailem beni kör eden aynı araba kazasına öldü. | Open Subtitles | لا، قُتل والداي في حادث السيارة ذاته الذي أفقدني بصري |
Derken gözüm ayağımın ucunda bitmiş bir kır çiçeğine takıldı. | Open Subtitles | فجأة، وقع بصري على زهرةٍ برّيةٍ بالقرب من قدمي |
"Çapkın" ile "90 Gün Kuralı Olan Kız" Bilmiyorum Sonia. Sanki erkeklerin içini görüyorum. | Open Subtitles | لا اعلم يا صونيا و لكن اشعر ان لدي بعد بصري |
gözümün önünde olmadığın her zaman seni özlüyorum. | Open Subtitles | كما تعرفين أني أفتقدك دائما عندما تغيبين عن بصري |
Hiçbir kabiliyet gözümün önünden kaybolmanı sağlamaz. | Open Subtitles | لا وجود لقدرة تستخدمها قد تخوّلك الهرب من بصري. |
gözümün önünden kaybolman için sana tam tamına beş saniye. | Open Subtitles | وعليك أن تبتعدي عن بصري خلال خمس ثوان |
Şu anda görüş alanımda bir tek sen varsın. | Open Subtitles | أنت الشئ الوحيد الذي يقع في مجال بصري حالياً. |
Cinayet saatinde benim görüş alanım içinde olduğunu söyledim. | Open Subtitles | بل قلتُ إنه كان في محيط بصري في وقت وقوع الجريمة |
Tamamen sagir oldum ama her sabah Tanri'ya gözlerimi almadigi için dua ediyorum. | Open Subtitles | أنا أصم جدا الآن لكن كل صباح أشكر اللورد بأنه لم يأخذ بصري بعيدا |
Tanrım, 6. seriden sonra gözlerimi ekrandan ayıramadım. | Open Subtitles | رباه، حتى الجولة السادسة وبعدها كان لا بد أن أحول بصري خوفا |
İngilizce bir metnin görsel soyutlama bakış açısından böyle gözüküyor. | TED | هذا ما يبدو عليه نص بالإنجليزية من منظور تجريدي بصري. |
Çünkü onlar ışığın, gökkuşağının tüm renklerinden oluştuğu gerçeğinin görsel bir yansımasıdır. | Open Subtitles | لأنها تمثيل بصري لحقيقة ان الضوء مكوّن من جميع الوان قوس قزح |
gözlerim iyi görmediği için beni cepheye göndermediler. | Open Subtitles | لكن بصري الضعيف أبعدني عن دخول المعركة الحمد الله |
Dört: Nadir, genetik bir göz hastalığından ötürü kör oldum. | TED | رابعاً:فقدت بصري بسبب مرض عيني وراثي نادر. |
Size dikkat etmek gerektiğini biliyordum. İlk olarak gözüm sizin üzerinizdeydi. | Open Subtitles | عرفتُ أني سأحبُ طبيعتكِ هذه، لحظّة وقع بصري عليكِ |
Şimdilik bakış açımı kaybettim. Daha iyi görüyorum.. | Open Subtitles | الآن وقد فقدت بصري أصبحت أري أفضل. |
Görüşüm gitgide aynalar ve illüzyonlarla dolu garip bir karnaval salonuna dönüştü. | TED | أصبح بصري غريبا بشكل متزايد قاعة كرنفال مسلية من المرايا والأوهام. |
İnsanlar bana yeni bir önemli yetenekten bahseder oldu: mesajlaşırken göz teması kurmak. | TED | يحدثني الناس عن المهارة الجديدة المهمة لإقامة تواصل بصري وأنت تبعث رسائل نصية. |
Yanınca kırmızıya dönen hint yapımı optik bir mürekkep kullandılar. | Open Subtitles | يستعملون حبر نقل بصري من الهند التي تحترق .وتصبح حمراء |
Robotik bir ameliyata başlamak üzereydim, ama asansörden dışarı, ameliyathanenin parlak ve göz kamaştırıcı ışıklarına adım atarken, farkettim ki, sol görme alanım hızla karanlığa gömülüyordu. | TED | كنت سأبدأ عملية روبوتية ، و لكن عندما صعدت خارج المصعد إلى اضواء غرفة العمليات الساطعة ، أدركت أن مجال بصري الأيسر كان ينهار نحو الإظلام. |